Oysa; önemi nedeniyle tekrar ediyorum :
Her araç, bir amaç içindir!
İslâm’ın şartları kapsamında yapılması teklif edilmiş olan fiiller, çalışmalar; insanı belli amaçlara ulaştırmak için getirilmiş araçlardır!
İşte bu yüzdendir ki, düşünebilen varlıklar olarak bizlerin, araçlara başvururken, diğer yandan da amaçları çok iyi kavramamız zorunludur!
Şimdi denebilir ki, “Biz bunları Allâh’ın emrine uymak için yapıyoruz; amaç budur! Gerisine gerek yoktur!”
Eğer olay bu kadar basit olsaydı, Kur’ân beş-on buyruk âyetinden ibaret olur; insanların akıl ve mantığına, kavrayışına hitap etmez;
“Hâlâ tefekkür etmeyecek misiniz?”...
“Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”...
“Hâlâ basîretle bakmayacak mısınız?”... gibisinden uyarılara gerek duymaz; 6300 küsur âyete de gerek kalmazdı!
Bu sebepledir ki, biz bir yandan araç olan “ibadet” şekillerini hakkıyla değerlendirerek yol alacağız; öte yandan da hedefi iyi kavrayarak, elimizdeki araçla, amaca ulaşacağız!
İşte bir araç olan, biçimsel “namaz”ı da bu anlamda, amacına uygun olarak değerlendirmek zorundayız!