Ben, Allâh’ın varlığına, “O”nun varlığı ile kaîm ve mevcut bir varlık olarak iman ediyorum.

Bu konuda bakınız, tahkiki imanın neye olması icap ettiğini Hamdi Yazır ünlü tefsirinde nasıl anlatıyor:

İslâm’da emrolunan umumi mevzuu iman “Lâ ilâhe illâllâh” tevhidi, yani Tevhidi Ulûhiyettir. “La mevcûda illâllâh” diye ifade edilen Tevhidi Vücud değildir... Bu olsa olsa, tariki marifette kat’ı merahil (aşama yapmış) etmiş havass için mevzuu bahs olabilir...

Ve bizim nazarımızda, tevhidi vücud alelıtlak münker değil, belki keşfen müsbettir!

Lâkin “Allâh’tan başka mevcud yoktur” demekle, “her mevcud Allâh’tır” demek arasında pek büyük fark vardır...

Evvelkisi, “tevhidi mahz”(sırf tevhid) olabilir; lâkin ikincisi şirki mahzdır (sırf şirk)...

“Allâh’tan başka mevcud yoktur” denildiği zaman, mâsivâya isnad edilen vücudun hakiki olmayıp, hayalî, vehmî, şuurda yansıyan bir emri zıllî olduğu; ve vücudu hakikinin ancak Allâh’a muhtas bulunduğu ikrar ve âlemin bizâtihi ve lizâtihi vücudu hakikisi nefyedilmiş olur ki, bu vahdeti vücuddur...

Çünkü, keşfen sâbit olduğu üzere, biz âlem namına ne biliyorsak, hepsi mahsusatımız, hayalimiz, suveri zihniye ve intibaatı ruhiyemizden (ruhen hissedişimiz) ibarettir... Bunları ayan tasavvur etmemiz, ve bil’izafe hak diyebilmemiz, Zâtında Vâhidi Ekmel olan Hak mefhumunun ezelen ve ebeden tahakkukunu tasdik sayesinde mümkün olabilir ki, bunu fâtihada izah etmiştik...

Binâenaleyh, “vahdeti vücud” tevhidi vücudisi, eşbahı âlemin zıllî ve hayalî olduğunu görmek ve onları silip maverasındaki Hakkı Vâhidin vücuduna iman eylemek ile mümkün olur!..(Hak Dini Kur’ân Dili, Cilt:1, Sayfa:576)

Evet, marifete erer, gerçeği fark edersen; Allâh’ın varlığı ile mevcut ve kaîm bir varlık olduğuna iman edersin; ki bundan sonra da artık sende “bireysel benlik, kendini bir birim olarak kabul etme” kavramlarının olmaması gerekir.

Ama gene de bu birimsellik kavramı sende olur mu, olur!..

Niye olur?..

Allâh öyle dilediği için olur!

Çünkü O’nun dilediğine ve yaptığı işlere karışacak O’nun dışında ikinci bir varlık söz konusu değildir.

Bu hususta akla gelen bazı âyetler var:

“…Yahluku ma yeşa…” (42.Şûrâ: 49)

“DİLEDİĞİNİ YARATIR.”

“…Yef’alu ma yüriyd.” (2.Bakara: 253)

“DİLEDİĞİNİ YAPAR.”

“Lâ yüs’elu amma yef’alu...” (21.Enbiyâ’: 23)

“YAPTIĞINDAN SUAL SORULMAZ.

Şimdi burada bir ince nokta daha var... Allâh’a yaptığından sual sorulamaz; demiyor! Yani, sorulabilir ama sorulmaz, sorabilirsiniz ama sormayın gibisine değil...

Yaptığından sual sorulmaz, yani sual sorulması imkân dışıdır, olanaksızdır! Niye olanaksızdır?..

Çünkü Allâh dışında ikinci bir varlık yoktur, ki sual sorsun! Dolayısıyla Allâh’a yaptığından sual sorulmaz!

Gelelim ikinci iman edilecek hususa...

37 / 98

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!