Karşındakinin nefsinden zuhur eden şeyler de onun “Rab”bindendir.
Buna karşın tümüyle her varlıktan denince, bütün varlıkların Rabbi, “Rabb-ül Âlemîn” olan ALLÂH’tır!..
Allâh kendindeki hangi mânâyı ortaya çıkarıp seyretmeyi dilemişse, o isimler bileşimini ortaya koymuş; ve o terkibin mânâsı, o fiilin “Rab”bi olmuştur!..
Bu yüzdendir ki, bütün fiiller, o fiilin yaratıcısı olan Rabb-ül âlemînden yani Allâh tarafındandır! Onun için denmektedir ki “Hayrıhi ve şerrihi min Allâhû Teâlâ”... “Min Rabbihi” değil...
“HAYR” ya da “ŞERR” diye nitelendirdiğin olaylar, Allâh’ın türlü isimlerinin mânâsı olarak senin karşına gelmektedir!
Yani, senin karşılaştığın “hayır ve şerr” diye tanımladığın bütün olaylar, Allâh isimleri ile işaret edilen mânâların, fiiller âleminde, efâl âleminde ortaya çıkmasıdır.
İşte bu sebepledir ki, “karşılaştığın olayı kişiden veya hayvandan veya cinden bilme; Allâh’tan bil”dir “Âmentü”nün bu prensibinin mânâsı.
Sen ne zaman ki Allâh’tan bilmez de, birimden; yani belli bir isimden, falanca ya da filancadan bilirsen; o fiili meydana getiren gerçek fâil olarak Allâh’ı bilmezsen Allâh’tan gâfil oldun demektir!
Veya bir diğer ifade ile, Allâh’ın senin yetişmen amacıyla o fiili, o olayı meydana getirdiğini ve senin karşına çıkardığını fark etmezsen Allâh’tan perdelenmiş olursun.
Oysa amaç, her şeyin sahibi olan ve her an her şeyde murat ettiğini yapan “Allâh’a iman” ile bu dünyadan geçip gitmek en azından...
Yani, Allâh’ı müşahede etmek! Yani, Allâh’a şehâdet etmek!.. “Eşhedü...” diyebilmek!
Öyleyse başına gelen hayrı ve şerri birimden değil, -“birim” tâbirini en geniş anlamı ile kullanıyorum ve bu yüzden bir isim kullanmıyorum- Allâh’tan bilmek zorundasın.
Bu nedenledir ki, eğer mümin olarak bu dünyadan geçip gitmek istiyorsan...
“Hayrıhi ve şerrihi min Allâh” cümlesini her an hafızanda tutup; bütün olaylara ve birimlere “MİN ALLÂHÛ TEÂL” yani “ALLÂH’TAN” anlayışı ile bakmak mecburiyetindesin!..
Bunun aksine bir düşünüş, seni farkında olmadan “Âmentü” prensiplerine iman çizgisinden çıkartıverir!