– Öyle ise hayır işleyenle, ibadet edenler niçin etmeli, cennetlik ve cehennemlik ezelde belli ise?
“Herkes ne için yaratıldı ise, onu işler. Kendisi için ne kolaylaştırıldı ise onu yapar.” (Buhari-Tecrid: 2062)
“ALLÂH de ötesini bırak!” (6.En’am: 91)
“İrade ettiğini (Dilediğini) yapar!” (85.Burûc: 16)
“Muhakkak ki biz her şeyi kaderiyle (yazılı - programlanmış) yarattık!” (54.Kamer: 49)
Yani biz, o kaderi kendisinde mevcut olarak, yarattık.
Abdullah (r.a.) anlatıyor:
“Şakî anasının karnında şakî olan, sâid de başkasından ibret alandır.” dedi.
Bunun üzerine, bu açıklamayı işiten birisi Huzeyfe’ye (ki Huzeyfe radıyallâhu anh Hz. Rasûlullâh’ın sır kâtiplerinden birisidir) geldi ve sordu:
– Nasıl bir adam hiç iş işlemeden, dünyaya gelmeden, anasının karnında şakî olur?
Huzeyfe (r.a.):
– Buna ne şaşırıyorsun, Rasûlullâh (aleyhisselâm)’dan işittim, şöyle diyordu:
“Nutfenin, yani spermin ana rahmine girmesinden sonra, “Allâh” nutfeye bir melek gönderir. Melek ona şekil verir, göz kulak verir, derisini, etini, kemiklerini meydana getirir. Sonra;
– Yâ Rabbi erkek mi, dişi mi olsun, diye sorar. Rabbin de dilediğini hükmeder; melek de yazar.
Sonra;
– Yâ Rabbi ömrü ne kadar olsun, diye sorar. Rabbin dilediğine hükmeder, melek de yazar!
Sonra;
– Yâ Rabbi rızkı ne olsun, der. Rabbin dilediğine hükmeder, melek de yazar.
Sonra elindeki sahifeye emrolunduğuna bir şey ilave etmeden çıkar.” (Müslim)
Enes (r.a.) naklediyor:
Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm) şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Allâh her rahime bir melek memur etmiştir. Bu melek; “Yâ Rabbi bu bir nutfedir, bu alakdır, bu mudgadır” der.
Ve sonra Allâh bunu yaratmaya hükmettiği vakit melek; “Yâ Rabbi erkek mi dişi mi, şakî mi, saîd mi, rızkı nedir, ömrü ne kadardır” diye sorar. Ve böylece bunların hepsi de anasının rahmindeyken yazılır” buyurdu. (Buhari-Müslim)
Hz. Âli şöyle buyuruyor:
Bir gün Hz. Rasûlullâh oturuyordu ve bir ağaç parçasıyla yeri çiziyordu. Aniden başını kaldırdı ve:
– Sizden bir tek kimse yoktur ki cennet ve cehennemdeki yeri bilinmiş olmasın! buyurdu. Yanındakiler:
– Yâ Rasûlullâh, şu hâlde niye çalışıyoruz?.. Her şeyi bırakıp tevekkül etmeyelim mi? dediler.
Hz. Rasûlullâh:
– Hayır çalışınız! Herkes ne için yaratıldıysa onun için hazırlandırılır! buyurdu. Sonra da;
“Veren, sakınan ve kelime-i tevhidi tasdik eden kimseye gelince, biz onu cennete hazırlarız. 'Allâh'ın hakkını yoksullara vermeyen, sevabından imtina gösteren ve tekzip edeni de cehenneme hazırlarız” (92.Leyl: 5-10) âyetlerini okudu. (Buhari, Müslim, Tırmızî)
Denildi ki:
– Yâ Rasûlullâh, sanki şimdi yaratılmışız gibi, bize dinimizi açıkla..? Bugün yaptığımız işler, önceden takdir edilmiş ve yazılmış işler midir, yoksa vukuundan sonra mı bize takdir edilmektedir?
Rasûlullâh:
– Hayır! Bilakis, yaptığınız işler önceden takdir edilmiş ve yazılmış olan işlerdir.
Sordular:
– Şu hâlde iş yapmanın, çalışmanın ne önemi var?
– Her iş yapan kendi işine hazırlanır. (Müslim ve Tırmızî)