Ömer radıyallâhu anh naklediyor:
– Yâ Rasûlullâh ne buyurursun? Yaptığımız işler, yepyeni yapılmakta olan bir şey mi, yoksa önceden takdir edilen bir iş mi?
Hz. Rasûlullâh:
– Önceden takdir edimiş olan işlerdir ey Hattab’ın oğlu! Herkes önceden takdir edilmiş olan işlere hazırlanmıştır. Saadet ehlinden olan saadet için çalışır, şekavet ehlinden olan da şekavet için çalışır.
Abdulvahhab Bin Süleym şöyle diyor:
Mekke’ye geldim. Ata Bin Ebirebah ile buluştum. Ve;
– Ey Ebu Muhammed... Basralılar “kader” diye önceden yazılmış takdir edilmiş bir şey yoktur, diyorlar..?
Ata da:
– Evlatçığım sen Kur’ân okur musun? dedi.
– Evet dedim. Ata (r.a.):
– Şu hâlde Zuhruf Sûresini oku dedi.
Ben de:
– Ha, mim, açıklayan kitaba yemin ederim ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir Kur’ân yaptık. Muhakkak ki o nezdimizdeki ana kitapta çok yüce ve hikmetlidir. (43.Zuhruf: 1-4) âyetlerini okudum.
Ata sordu:
– Ümmül Kitap, (kitabın anası) nedir, bilir misin?
– Allâh ve Rasûlü daha iyi bilir dedim. Ata da:
– (Ümmül Kitap) O bir kitaptır ki Allâh gökleri ve yeri yaratmadan önce onu yazmıştır... Orada, Firavun’un cehennemlik olduğu vardır... Orada, “Tebbet yeda ebu leheb” (Ebu leheb’in iki eli kurusun) âyeti vardır, dedi.
Ata demiştir ki!..
Rasûlullâh’ın arkadaşı Ubade bin Samid’in oğlu Velid’i bulmuştur. Babanın ölümü anında babanın vasiyeti nedir, diye sordum. Şöyle dedi;
Babam çağırdı ve bana;
– Ey oğulcağazım, Allâh’tan kork. Bil ki; Allâh’a, kadere, hayr ile şerrin hepsine iman etmedikçe, Allâh’tan sakınmış olmazsın. Bundan başka bir inanç üzere ölürsen, cehenneme girersin! Muhakkak ki ben Rasûlullâh’tan işittim ki:
“Allâh önce kalemi yarattı. Yaz dedi. Kalem neyi yazayım diye sordu. Allâh; Kaderi, olanı ve ebediyete kadar olacak olanı yaz buyurdu.” (Tırmızî ve Ebu Davud)
Şimdi gene Ebu Davud’tan okuyoruz. Abdullah Bin Fevr şöyle demiştir:
Ubeydullah Bin Kaab (r.a.)’ın yanına geldim. Ve kendisine;
– Zihnimi kader ile ilgili bazı şeyler karıştırdı. Bana bu hususta bir şeyler anlat. Belki Allâh bu vesveseleri kalbimden giderir..?
Ubeydullah radıyallâhu anh buyurdu:
– Eğer Allâh göklerinde ve yerinde bulunanların hepsine azap verse idi, onlara Rahmeti, onların yaptığı işlerden daha hayırlı olurdu!..
Allâh yolunda Uhud dağı kadar altın harcasan, kadere iman etmedikçe, başına geleceğin şaşmayacağına, başına gelmeyenin de asla sana isâbet etmeyeceğine iman etmedikçe Allâh bu imanı senden kabul etmez!
Bundan başka bir inanç ile ölürsen cehenneme gidersin.
Abdullah Selemi der ki;
Sonra Abdullah Bin Mesud’a gittim; o da aynı şeyi söyledi. Huzeyfetul Yemaniye gittim, o da aynı şeyi söyledi...
Sonra Zeyd Bin Sabit’e gittim, o da aynı şeyi Hz. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi vesellem’den nakletti. (Ebu Davud)