Görüldüğü üzere burada yapılmakta olan tarif, insanın algılama sistemine göre yapılan tariftir! İnsanın algılama organlarının var ya da yok kabul ettiği şeylere GÖRE yapılan bir tariftir! Mutlak mânâda, “ALLÂH”ı tarif değildir!

Veya bunun gibi bir başka kabulleniş vardır!

Mesela “ALLÂH”ın “Kıdem” ve “Bekâ” sıfatlarından söz edilir... “Önceliksiz” oluşu; ya da “sonsuz” oluşu gibi!

Hâlbuki “ALLÂH”, “öncelik” veya “sonralık”, “devamlılık” veya “devamsızlık” gibi kavramlardan berîdir, münezzehtir! Çünkü, “O”, “ALLÂH”tır!..

Hadîs-î şerîf’te buyrulmaktadır ki;

“KÂN’ALLÂHU VELEM YEKÛN MEAHU ŞEY’A!”

“ALLÂH VARDIR VE O’NUNLA BERABER HİÇBİR ŞEY MEVCUT DEĞİLDİR!

Eğer bu uyarının mânâsını idrak edersek, fark ederiz ki, böylesine “TEK” olan bir varlığın, önceliğinden veya sonralığından söz edilemez!

Çünkü “öncelik” ve “sonralık” kavramı, var kabul edilenlere göre oluşmuş bir kavramdır... Hâlbuki “ALLÂH sonsuz ve sınırsız Tek”tir, diyoruz ya!..

Şimdi dikkat ediniz, sonsuz-sınırsız tarifi dahi gene bir beşerî kavrama nispetledir.

ALLÂH gerçekte, “sonluluk” kavramından münezzeh olduğu gibi, sonsuzluk ve sınırsızlık” kavramından dahi münezzehtir!.. Böyle bir kavramdan dahi berîdir.

Ama beşerî değerlerle programlanmış, bezenmiş bizler; tanrı kabulünden arınabilmek için, bu izafî değerlere bağlı sonsuzluk sınırsızlık ifade eden kavramlara sığınmak, onlara sarılmak; böylece “ALLÂH” isminin mânâsını anlamaya yaklaşmak zorundayız! Yani, bir zorunluluğun getirdiği tanımlamalardır bunlar!

Oysa “ALLÂH”, bizâtihi kendisini, çok net bir biçimde tarif ediyor...

Ne diyor?

O ALLÂH AHAD’DIR!”... “SAMED’DİR!”...

Bu, ALLÂH’ın kendi kendisini, kendisine göre tarifidir!

Yani ALLÂH, “Ahad” olması nedeniyle kendisinin dışında bir varlık kabul etmez... Kendisinin dışında bir varlıktan söz etmek mümkün değildir!

İşte bu hususa işaret bâbında “muhalefetün lil’havâdis yani “sonradan meydana gelmişlerin hiçbirine, hiçbir şekilde benzememe” tanımlaması getirilmiştir.

“Sonradan meydana gelmişlerin hiçbirine benzememe” tanımlamasının mânâsı nedir, burayı anlamamız lazım... Bu husus oldukça derinliği olan bir husustur.

Mutlak olan prensip, ALLÂH’ın “AHAD”iyetidir.

“ALLÂH” isminin mânâsını, “ALLÂH” ismiyle işaret edilen varlığın ana yapısını anlama sadedinde, ilk çıkış noktası “ALLÂH’ın Ahad”oluşudur.

“ALLÂH’ın Ahadiyeti”ni tarif sadedinde Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın şu açıklamasına dikkati çekmiştik:

“ALLÂH vardır ve O’nunla beraber hiçbir şey yoktur!”

“Ahad” olarak var olan varlığın; dışında, gayrısında veya içinde gibi kavramlar olmaksızın, “O”nunla beraber var olan hiçbir şey yoktur!

Peki o zaman şu sualin cevabını anlayalım... Ki ondan sonra, bu“sonradan meydana gelmişlerin hiçbirisine hiçbir şekilde benzemez” ifadesini çözebilelim.

Açıklamaya göre; “ALLÂH’la beraber hiçbir şey mevcut olmadığına” göre; her isimle anılan müsemma yani her ismin işaret ettiği mânâ ALLÂH’ın ilminde var olmuş ilmî sûrettir!

“İlmî sûrettir” demek; “ilimdeki mânâ sûretidir” demektir! Bizim beş duyu ile algıladığımız şekli olan sûret anlamında değil!

İlmî sûret, “ilimde var olmuş anlam” ya da “bilinçteki ilim mânâları” şeklinde de anlaşılabilir...

Demek ki bütün bu an’a kadar duyduğumuz, bildiğimiz, düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey ve her kavram gerçekte, sadece ve sadece ALLÂH’ın ilminde mevcuttur.

“ALLÂH’ın ilminde” mevcut olan bu mânâlar, ALLÂH’ın yaratmasıyla meydana gelmiştir.

54 / 98

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!