Bu anda beyin, henüz normal faaliyettedir, düşünce ve idrak yerindedir... Dolayısıyla kişinin tüm algılayışları, normal olarak beyinden ruha yani dalga bedene yüklenmektedir...
“ÖLÜM”le ise kayıtlar son bulacak; artık ruh yani dalga (wave) beden, beyinden yeni bir kayıt alamayacak; kendisine son yüklenen bilgilerle, idrakıyla sonsuza dek yaşayacaktır!..
İşte bu hâldeyken kişi, büyük bir ihtimal ile o an’a dek hiç görmediği cinleri bir anda karşısında bulur!..
Geçmiş aile büyükleri ya da inandığı kişiler sûretine bürünerek karşısına gelen CİNLER;
“O güne kadarki imanının boş olduğunu; tanrının var olmadığını; Hazreti Muhammed’in Allâh Rasûlü olmayıp, insanları iyiliğe sevketmek için gelmiş akıllı bir insan olduğunu telkin ederek; artık bu boş inançları bırakıp kendisini bekleyen yeni âlemin yeni değerlerine hazırlanmasını” isterler!
Eğer ölüme hazırlanan kişi bu konuda sağlam bir bilgiye veya “İMAN”a sahip değilse, rahatlıkla CİNLERİN bu yalanlarına kapılır. Ve dünya yaşamındaki bu inancın boş olduğunu kabullenip, ölür!.. İşte “İMANSIZ” ölen bir kişi daha!
Çünkü beyinden ruha yüklenen bu son kayıt, artık onun sonsuza dek bakış açısını oluşturacaktır!..
Ya da o anda kişi ızdırap çekmektedir, içinde bulunduğu hastalık dolayısıyla... Cinler onun imanını terk etmesi hâlinde ızdırabına son vereceklerini; zaten imanın da geçeceği âlemde gereksiz bir şey olduğunu söylerler!.. Tıpkı, bugün “biz uzaylıyız, İslâm Dini artık hükmünü yitirmiştir” deyip, birtakım insanları kandırdıkları gibi!
İşte anlattığımız örneklerin daha binbir türlüsünü oluşturarak, son anda kişiyi “İMAN”ından etmeye çalışırlar...
Bu hususta tek çare, yaşam boyunca bu konularda bilinçli olabilmektir!
Evet, “sekerat” hâlinden sonra “ölüm” kesinleştiğinde, bu defa hem cinler hem de Dünya’da yaşayanlar seyredilmeye başlanır...
Kabire gelinceye kadar olup biten her şey, ölümü tadan tarafından seyredilir!..
İnsan, hayatının en büyük paniğini, mezara bırakılacağı anda yaşar!
Şuurlu bir varlık olarak yaşarken kabre konulacağını fark etmek; üstüne toprak atılınca orada kapalı kalacağını hissetmek kişiyi son derece panikletir!
Ve çaresiz toprağa konulur; üstüne toprak atılıp, kapak kapatılarak Dünya ile ilişkisine son verilir!
Bu arada “MÜNKER ve NEKİR” adlı iki melek gelerek ona şu üç soruyu sorar:
“RABBİN KİM?
NEBİN KİM?
KİTABIN NE?”
Dikkat ediniz!..
Kişiye kabirde ne mezhebi sorulur, ne de mezheb imamı!
Kişiye kabirde ne tarikatı sorulur, ne de tarikat şeyhi!
Kişiye kabirde ne hangi ülkede yaşadığı sorulur; ne de o ülkenin rejimi, nasıl veya kimler tarafından yönetildiği!
Melekler bu sorgulamada aldıkları cevaba göre, kişinin, yeni dünyasını algılama kapılarını açarlar...
Tıpkı, “OKUMA” olayının gerçekleşebilmesi için meleğin “SIKMASI” olayında olduğu gibi...
Böylece o kişi kabir âleminde hem cenneti, hem de cehennemi görmeye ve geleceğinin hangisi olduğunu bilmeye başlar!
Eğer hak etmişse, kabir âleminden çıkıp, serbest olarak “BERZAH-geçiş” âleminde yaşamaya ve kendisinden önce o âleme geçmiş olan Şehîd, Velî ve Nebilerle görüşmeye başlar!
Bu konuda çok daha geniş bilgiyi “HZ. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” kitabının “Ölümün İçyüzü” bölümünde anlatmıştık... Konunun detaylarını arzu edenler oradan okuyabilirler...
Evet, böylece elimizden geldiği kadarıyla, “ÂMENTÜ” diye bilinen “İMAN ESASLARI”na dair bilgiyi naklettik... Noksanıyla kabul ola!
Şimdi geldik “İSLÂM” bahsine...