Eski dildeki adı tenasüh olan, günümüzde reenkarnasyon diye bilinen bu inancın kökeni de Hind felsefesi!

Bu tekrar tekrar dünyadan gidip; madde ötesi boyuta, ruh boyutuna geçip; sonra tekrar madde boyutuna dönmek denen olayın var olmayışı, “Vel yevmil âhiri”de vurgulanıyor!

“NİHAYET ONLARDAN BİRİNE ÖLÜM GELDİĞİNDE DEDİ Kİ: ‘RABBİM BENİ (dünya yaşamına) GERİ DÖNDÜR.

TÂ Kİ (önemsemeyip) UYGULAMADIĞIM ŞEYLERDE (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) SONSUZ GELECEĞİME YARARLI ÇALIŞMALAR YAPAYIM!’... HAYIR (geri dönüş asla mümkün değil)! ÖYLE BİR ŞEY SÖYLER Kİ GEÇERLİLİĞİ YOKTUR (sistemde yeri yoktur)! ARKALARINDA YENİDEN BÂ’S OLUNACAKLARI SÜRECE KADAR, BİR BERZAH (boyutsal farklılık) VARDIR (geri dönemezler; reenkarnasyon da {ikinci defa dünya yaşamı} mümkün değildir)!

SUR’A ÜFLENDİĞİNDE (yeni bir bâ’s için süreç başladığında), O GÜN ARALARINDA NİSPETLER (beşerî, bedensellikten kaynaklanan mensubiyetler, akrabalıklar, etiketler; dünyada birbirlerini tanımalarını sağlayan görünümleri) OLMAYACAK! SUALLEŞMEZLER DE (dünyadaki nispetlere/iletişime göre birbirlerini sormazlar da).” (23.Mu’minûn: 99-101)

Âyetleri, bu inancın tamamıyla safsata olup, İSLÂM’DA YERİ OLMADIĞINI vurgular...

Diğer adına din denen inanışlarda, Mısırlılarda Hindularda vs.de ise bu düşünce vardır.

Hâlbuki İslâmiyet, vahye dayanan Din olarak, bu olayı reddedip; “Bu Dünya’da yaşarsın, ölümü tadarsın; ondan sonra ruh bedenle içine geçtiğin berzah âleminde kıyamete kadar yaşamına devam edersin; bu arada tekrar Dünya’ya geri dönüş yoktur” diyor...

Dünya’ya geri dönme yolu kapalı olduğu için, senin ölüm ötesine hazırlanman için, tek şansın Dünya’da yaşadığın günlerdir!

Eğer Dünya’da yaşadığın günleri, ölüm ötesi yaşama gereken biçimde hazırlanarak geçiremezsen, hazırlanamazsan; bu günleri hazırlık safhası olarak değerlendiremezsen; öldükten sonra bir daha Dünya’ya geri gelmeyeceğin için, bu imkânı kaçırmış ve bu hakkı yitirmiş olursun!.. Ve ölüm ötesi yaşamda, kabir âleminde kıyamete kadar birtakım azaplar, ızdıraplar senin için söz konusu olur; o bildirilen ortama hazırlanmadığından dolayı!

Nihayet kıyamet sürecinde de, mahşer yerinde, diğer bütün dalga (wave) yapılar yani diğer varlıklarla; “uzaylı veya cinnî”, ne dersen de, o varlıklarla bir arada, mahşer yerinde toplu hâlde yaptıklarının sonuçlarını yaşarsın; diyor.

Hâlbuki öbür anlayışta, yani İslâmiyet dışı olan reenkarnasyon anlayışında; ya sen bu Dünya’da yaşarsın, bu Dünya’da yaşayıp elde ettiklerine göre ölüm ötesi yaşama geçersin; orada ruh beden olarak kalırsın; iyiysen daha mükemmel bir insan olarak tekrar Dünya’ya yeni bir bedene girerek gelir ve başka bir toplumun içinde yer alırsın... Ya da, kötü bir insansan daha kötü bir insan bedenine veya hayvan bedenine bürünerek, tekrar bir kedi veya köpek, sürüngen olarak bedenlenmiş bir hâlde Dünya’ya geri gelebilirsin; denmektedir!

Reenkarnasyona inananlar da iki sınıftır...

Bir kısmı, bir daha Dünya’ya hayvan olarak gelme imkânı var, diyor... Hayvan olarak gelebilirsin diyor!..

Bir kısmı da hayır, hayvan olarak gelmek yok ama, kötü bir insan olarak gelirsin, yeniden çile, belâ, sıkıntı çekersin diyor.

Bu her iki olay da netice olarak İSLÂM DİNİ DIŞI bir inanış biçimi olan reenkarnasyondur.

Ve bugün uzaylılar olarak kendini tanıtan cinler de ilişkide bulundukları kişilere, gerek biz uzaylıyız diyerek; gerekse de biz daha önce Dünya’da yaşamış kullarız diyerek reenkarnasyonu telkin ediyorlar!..

Böylece de reenkarnasyona inananlar, farkında olmadan, “Âmentü”deki “Vel yevmil âhiri” kısmını reddetmiş oluyorlar; bu konunun Kurân’da dayandığı âyetleri inkâr etmiş oluyorlar; imandan çıkıyorlar!..

Uzaylı veya cin denen varlıkların veya kendini falancanın ruhu diye tanıtan bu varlıkların en büyük özelliği de insanı itikat yönünden saptırması, İslâm itikadı dışına kaydırmasıdır, dedik. Esasen bu konu çok detaylı bir şekilde “RUH İNSAN CİN” isimli kitabımızda incelenmiş olduğundan, daha detaylı bilginin oradan elde edilmesini öneririz...

İşte bu yüzdendir ki, bu “Vel yevmil âhiri” inancı, reenkarnasyon olayına inanan İslâm dışı inanışlarla İslâm dini arasında çok önemli bir sınır çizmektedir.

Yine bu varlıklar, yani kendini uzaylı diye tanıtan ya da dünyadan geçmiş evliyaullâhın ruhlarıyız diye tanıtan bu “CİN” denen varlıklar; Nebi ve Rasûlleri de sanki bir “medyum”muş gibi gösterip; Nebilik mertebesinin özelliklerini basitleştirip; her “medyum”u “Nebilik mertebesindeymiş” gibi empoze etmektedirler!

49 / 98

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!