Nefs Nedir?
Bugüne kadar çeşitli konuları anlatırken, günümüz anlayışı içinde Din’deki pek çok konunun, düşünebilen beyinlere göre artık iman edilecek bir şey değil, idrakın gereği olarak tatbik edilecek sistematik çalışmalar olduğunu izah etmeye çalıştık.
Dedik ki;
Din, tamamen fizik, kimya, astronomi, biyoloji gibi bazı bilimsel gerçeklere dayanıyor. Bunun da çeşitli yönlerini kitaplarda izah ettik... Mesela;
“Hac” olayını anlattığımızda, 1820’lerde ilk defa bulunan ley hatlarından; yerin altındaki pozitif ve negatif akım kanallarının varlığından söz etmiştik.
“Zemzem” suyunun, insanı bir anda canlandıran özelliğinin de gene Kâbe’nin altına isâbet eden pozitif enerji alanından kaynaklandığını; bu enerji alanından yayılan enerjinin Kâbe’den yükselişinin pek çok evliya tarafından tespit edildiğinden bahsetmiştik...
Hatta zemzem suyunun o kuyuda yetersiz kalması hâlinde, oraya dışarıdan pompalanacak suyun da bu merkezden geçirilmesi şartıyla aynı özelliği kazanmış olacağından söz etmiştik!
İnsan vücudundaki biyoelektrik akım şebekesi olan sinir sistemi gibi; yeryüzünde pozitif ve negatif manyetik akım kanalları bulunduğunu, bunların belli radyasyonlar yaydığını, bu radyasyonların da insan vücutları ve beyinler üzerinde etkileri olduğunu söyledik...
Şimdi anlatacağım deve ve kedi ile ilgili bazı olaylardan da görüleceği üzere; bazı hayvanların, bizim algılayamadığımız, ses-koku ya da daha başka birtakım titreşimleri çok iyi algıladıkları bir gerçektir!
Bunlar beyin kapasiteleri nedeniyle, yeraltından yayılan titreşimlerin hücreleri için ne kadar yararlı olduğunu tespit edip, ona göre yer seçimi yapmaları çok enteresan ibret verici örneklerdir... Yapılacak bilimsel araştırmalarla yakın gelecekte bu yeraltı akımlarının kesinlikle değerlendirilmesi fazla uzak olmasa gerektir.
Gerek deve ve gerekse kedi olayının, aslında dayandığı çok entresan gerçekler var... Biz, bazı bilimsel olayları eskiden çözemediğimiz için bazı olayları başka sebeplere yoruyorduk... Mesela:
Hazreti Rasûlullâh (aleyhisselâm) Medine’ye geldiği zaman, herkes “Gel bizim evde kal, burası senin olsun” dedi...
Ne var ki O, bazılarına göre, sosyolojik bir seçim yaptı... Kimseyi kırmamak için, “deve nereye giderse orada kalırım” dedi...
O günün insanı, hâliyle bunu, kimseyi kırmak istemediğine bağladı...
Hâlbuki deve, yapısı itibarıyla, yeraltındaki pozitif akım kanallarının titreşimlerini en iyi algılayan hayvanların başında gelir.
Hz. Rasûl (aleyhisselâm), nerede kalacağını belki de bu yüzden devenin algılama gücüne bıraktı!
Deve en yararlı, müspet akımın en güçlü olduğu bölgeye kurulmuş olan, Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el Ensari’in (Allâh ondan razı olsun) evine gitti, orada durdu ve Rasûlullâh (aleyhisselâm) da orada kaldı...
Benzeri türden bir olay da kedi için söz konusudur! Bu konuda uzmanlar diyor ki, evinizin en huzurlu köşesini bulmak istiyorsanız, kedinizi serbest bırakın ve onun yatıp uyuduğu yere daimî oturacağınız koltuğunuzu koyun veya yatağınızı oraya yapın...
Genetik verilerle oluşmuş insan beyni, gerek astrolojik tesirler, gerekse yeraltındaki bu manyetik akım kanallarının yaydığı radyasyonlarla beslenen ve yönlenen bir yapı olarak çalışır.
Peki, insanda var olan “Nefs” nedir?..