Mesela, bir kişi gider bir şeyhe bağlanır. O şeyh aslında yetersiz bir şeyhtir... Ama o kişi de, istidatlıdır. Bir şeyler olması lazım! İşte o zaman “Kutb-ul İrşâd”ın emrindeki irşâd kutubları, mânen o kişiye müdahale eder ve yetiştirir.
O kişi zanneder ki, “Ben şeyhimden alıyorum.” Hayır! Şeyhinden almıyor! Şeyhinde gerçekte hiçbir şey yok!..
Ama O, sâfiyetle o şeyhe bağlandığı için, “Kutb-ul İrşâd”ın emrindeki irşâd kutubları tarafından yetiştirilir... Bu durumu ne o kişi ne de şeyhi bilir...
İşte “İrşâd” kutubları, “Kutb-ul İrşâd”dan aldıkları feyzi dağıtan kutublardır. Ancak bu dağıtılan “feyz”i, sadece kişi yetişmesiyle kayıt altına almamak gerekir.
Dünya insanları arasında oluşan çeşitli akımlar, eğilimler hep bu “feyz” kapsamına girer! Bu kelimenin anlamını çok geniş anlamak icap eder.
Bunların, halkın idaresi ile ilgili kutublarla alâkası yoktur. Onlarla karıştırmamak lazım!..
İki türlü kutub vardır;
1. İdarî Kutub,
2. İrşâdî Kutub.
İdarî Kutublar; Ricali Gayb tâbir edilen, manevî ordunun görevlileridir.
En başta, “Gavs” vardır. Gelen ana feyz, “Gavs”a gelir... “Gavs”, bu feyzi irşâd yönüyle, “İrşâd Kutbu”na nakleder. Dünya’nın düzeni dolayısıyla alınması gerekli kararlar, oluşması gereken olaylar yönüyle de, “Kutb-ul Aktab”a devreder...
“Gavs”ın iki kutbu vardır; “Kutb-ul Aktab” ve “Kutb-ul İrşâd”.
“Kutb-ul Aktab”ın emrinde 4’ler vardır. 4’lerden sonra 7’ler; 7’lerden sonra 12’ler vardır... 12’lerden sonra 40’lar vardır. 40’lardan sonra 300’ler vardır, 300’ler tâbir edilir ama esas 313 kişidirler. Mesela; Seyyid Mahmut Murtaza el Geylânî ki Hama’da yaşamış ve bir süre önce âhirete intikâl etmişti, 40’lardandı! Lâdikli Ahmet Ağa, Alvar’lı Mehmet Efendi bu 300’lerdendi... Artık âhirete intikâl ettikleri için açıklamakta bir beis yoktur. 300’lerden sonra 1200 kişilik bir grup vardır. Ondan sonra da 124 bin’ler gelir...
Unutulmasın ki bu rakamlar tüm Dünya üzerinde görevli olanların sayısıdır.
Ana görevliler, 1200’lere kadar olan gruplardır. Bir de bunların dışında “Bölgesel Kutub”lar vardır. Ayrıca bunların teferruatı olarak, yerel kutublar vardır. Görev alanı belli bir bölgeyi içine alan kutublar vardır.
Mesela; İstanbul bölgesi, Ankara bölgesi gibi... Ankara deyince, civardaki birkaç şehri daha içine alan bölgesel kutublardır... Mesela Ankara Bölgesinin aslî kutbu Ankara’daki Hüseyin Gazi tepesinde defnedilmiş Seyyid Hüseyin Gazi’dir. Bir de zâhiri olarak Ankara’da yaşamakta, bölge kutbu olan Zât vardır.
İşte, bu bahsettiğimiz zevâtın 40’lara kadar olan bölümü, “Mardiye”ye ulaşmamıştır... 40’ların bir kısmı “Mardiye”dedir, bir kısmı “Radiye”dedir. 40’ların reisi “Mardiye”dedir, 7’ler “Mardiye”dedir, 4’ler “Mardiye”dedir.
“Kutb-ul Aktab”, “Kutb-ul İrşâd”, Velâyeti Kübrâ sahibi; “Müferridûn”, “Gavs”, “Müceddid”, Velâyeti Uzmâ sahibi; “İnsan-ı Kâmil” de Velâyeti Ulyâ sahibi olarak “Sâfiye”dedir... Bunlara topluca “RÜESA” yani “Reisler” denilir.
Bu zevâtın hâli tarife, tâbire sığmaz!.. Buradaki yaşamın nasıl olduğunu anlatmak mümkün değildir. Kimlere takdir olmuşsa, onlar tarafından bilinen bir yaşamdır. Allâh bize de o mertebeleri nasip etmiş ola ki, biz de o hâllere muttali olalım. Aksi takdirde ancak, lafını ederiz!