Hz. İsa, bu gerçekleri anlatıyordu insanlara ve diyordu ki;
“Kendinizi göklerin krallığına yani âhiret âlemine, oranın güzelliklerine hazırlayın!”
O, bunları söylerken, bir Barabbas çıktı ortaya!
Barabbas, Yahudilere karşı bir tepki ile gelen bir grubu temsil ediyordu. Ve, İsa’ya dedi ki:
“Sen bizim başımıza geç. Biz yeni bir din devleti kuralım ve bu din devleti ile yahudilere galebe çalalım...”
Hz. İsa’nın cevabı şu oldu:
“Ben, dünya rejimi saltanatı kurmak için gelmedim. Ben insanlara âhiretin güzelliklerini anlatıp, oraya hazırlanmaları için uyarmak üzere geldim.”
İsa’nın devrinde kalmadı Barabbas! Her devirde var Barabbas’lar!
Eğer siz gidip de; “Hocaefendi, gel benim ölülerime oku! Onların günahlarını bağışlat! Sana şu kadar para veririm” dersen, o hocaefendi de gelir, senin güzellikle paranı alır, “okudum” der; yedi çarkına okur! Sen de cahilliğinin, bilgisizliğinin pahasını ödersin!!!
Önce, dinde neyin var olup, neyin olmadığını araştır, ona göre de, davranışlarını düzenle! Bilgisizliğinin ve cahilliğinin pahasını ödüyor, sonra da; “Bu para benden niye alındı” diyorsun. Ne olacak! Sülün Osman, Beyazıt Kulesini de sattı, Galata Kulesini de! Alan olduktan sonra niye satmasın!
Biri Galata Köprüsünü satar, öteki de cennetin anahtarlarını!
Sen, Cennet nedir, Cehennem nedir bilmezsen, o da; “Saçının teli göründü, cehennemden hiç çıkmayacaksın, ebedî yanacaksın” der. Seni korkutur. Sen de “Aman yanmayayım” deyip, ne vereceksen vermeye kalkarsın. Kendi cahilliğinin pahasını, bedelini ödersin...
Yanlış, din adamı dediklerini suçlamandır!
Doğru, kendini suçlamandır.
Sen bilgi sahibi olursan, ona gitmezsin ve onun da seni kandırmasına imkân vermezsin! O, seni, kandırıyorsa, sen “beni kandır” diyorsun. Onun için kandırıyor.
İnsanın yaptığı en kolay şey; karşısındakini suçlamaktır. Karşıdakini suçlama! Kusuru kendinde ara!.. Yanlışı kendinde ara!.. Senin yaptığın yanlışlar dolayısıyla karşındaki seni istismar ediyor...