Yani, nâfile yapılan ibadetler, tefekkür basamağına basıldıktan sonra kişide tesirini göstermeye başlar. Tefekkür yoksa, zaten bir yere varılması mümkün değildir. Çünkü insanı hayvandan ayıran özellik, tefekkür özelliğidir.
“Tanrı” kavramı çok önemli! Üzerinde çok duruyorum. Ama burayı çok iyi oturtmamız lazım. Zira bu konu anlaşılamazsa, hiçbir yere varmamız mümkün değildir.
Bizde, doğuştan gelen veya çevreden yerleşen bir inanç var. O da, “tanrı” inancı! Biz buna, ALLÂH ismini taktığımız için de “ALLÂH’a inanıyoruz” diyoruz.
Hemen hemen hepimizde, Türkiye’de yetişmiş olan herkeste; “Biz ALLÂH’a inanıyoruz” diye bir inanç var. Fakat, “ALLÂH” kelimesini hep “tanrı” kavramı anlamında kullanıyoruz.
Ben tecrübelerle şunu gördüm...
Genelde yapımızda, yaratılışımızda olan tanrı inancı dolayısıyla biz, bu tanrı inancını kafamızdan tam olarak atamıyoruz.
Ne yapıyoruz?
“Allâh” ismi ile ilgili olarak bu ilimle öğrendiğimiz bilgileri kafamızdaki “tanrı” kavramına şırınga ediyoruz. “Tanrı” kavramını, “Allâh” kavramı ile aşılıyoruz. Ve, kafamızdaki “tanrı” kavramını Allâh’laştırıyoruz.
Dediğimi iyi anlayın!
Kafamızda veritabanımıza göre oluşturduğumuz “tanrı” kavramını “Allâh”laştırıyoruz. Böylece kendi yarattığımız “tanrı” imajını “Allâh” adıyla etiketliyoruz.
Hakkıyla ALLÂH’ı anlamış olmuyoruz.
“Allâh” adıyla işaret edilenin ne olduğunu anlayamadığımız için de, sistemde bir yığın aksaklıklar görüyor ve sualler soruyoruz.
Sistemde mevcut bağlantıları kuramamamızın, bu yüzden kafamızda beliren suallerin sebebi hep, “Allâh” adıylla işaret edileni anlayamamamızdandır.
İşin problemli noktası burası!
Varlıkta, çeşitli nesnelerin tasarrufunu görüyoruz. İnsanların, hayvanların diğer varlıkların, objelerin, o nesneler suretiyle dilediğini yapmakta olanın adıdır, ALLÂH!
Bu cümleyi kafanıza iyi not ediniz. Çünkü burası çok önemli!
Varlıkta algıladığın, gördüğün, bildiğin birimler ve nesneler suretiyle, dilediğini yapmakta olanın adıdır “ALLÂH”!
Sen bir varlık, bir nesne, bir obje düşünüp, bir de onda tasarruf eden ikinci bir varlık düşündüğün anda, tanrı kavramındasın, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in anlattığı ALLÂH kavramından koptun ve uzaklaştın demektir.
“Allâh” ismiyle işaret edilenin ne olduğunu anlamak için birimi ve sistemi çok iyi gözlemek lazım.
Birimi ve sistemi gözlemleyip ne kadar anlayabilirsen, o kadarıyla da Allâh’ı anlayabilirsin. Başka türlü anlama şansın yok!
Senin bütün duyuların, her şeyi, hep beş duyuya bağlı olarak algıladıklarına bağlı olarak değerlendiriyor. Dolayısıyla, bunun dışında senin gözlemleme şansın yok!
Ya hayalinde bir şey yaratacaksın, ona “tanrı”lık vasfını vereceksin. Ya da gözlemlediğindir ama, gözlemlediğin kadarı ile Allâh’ı kayıt altına almayacaksın!
Yani, bunu yapıyor, öyleyse budur, demeyeceksin!
Ressam resim yapıyor. Her bir resim ressamın bir özelliğini yansıtır ama resim, ressam değildir. Resmi, ressamdaki vasıftan ayrı düşünemezsin. Çünkü onu ressam meydana getiriyor. Ama, ressamı da resimle kayıt altına alamazsın!
Sen beni tek bir kitabım ile kayıt altına alıp, “İşte Ahmed Hulûsi, bu kitaptaki bilgilerden ibarettir” diyemezsin. Çünkü, ben o kitabı yazdığım gibi 10-15 kitap daha yazarım. Onların dışında kafamda, daha yazmadığım birçok bilgi var. O zaman beni bir tek eserimle kayıt altına alamazsın.
Sen, “Allâh”ı bir tek “Kur’ân” ile de kayıt altına alamazsın!
Kur’ân, “insanlara” gelmiştir. Kur’ân, “insanların gereklerine göre” gelmiştir. Dolayısıyla, Allâh’ı Kurân’la kayıt altına alamazsın!
O’nun sonsuz kelâmından bir kelâm, bir kelimedir, Kur’ân!
Ve yaşadığımız âlem, O’nun sayısız sonsuz âlemlerinden bir âlemdir.
Daha biz, bu içinde yaşadığımız âlemi tam anlayıp, değerlendiremezken; bu âlem gibi sayısız âlemleri, varlıkları meydana getiren “Allâh” ismiyle işaret edileni ne kadar tanıyıp, anlayıp, yorumlayıp değerlendirebiliriz?