Hâlbuki, Fâtiha’yı “OKU”mamış olanın namazı geçerli olmaz!
Bu konuda Hz. Ömer’in bir sözü var, diyor ki:
“Ben hayatımda kıldığım bütün namazları, Ebu Bekr’in kıldığı iki rekât namaza değişirim.”
Burada kastettiği nedir?
O, okunan kelimeleri anlamadaki kavrayış farkına işaret ediyor burada!
Demek ki, yapılan ibadetin amacı, o anda yaptığın şeyin anlamını hissedip, yaşayabilmek!
Önemli olan; neyi niçin yaptığını mutlaka ve mutlaka hissedilmesi!
Koyun gibi, ağıldan çayıra, çayırdan ağıla hesabı; sokaktan seccadeye, seccadeden sokağa değil! Yukarıdaki birini razı edip gözüne gireyim ise hiç değil!
Kendi öz benliğini, kendindekini anlayıp hissedebilmek, onun gereğini yaşayabilmek amacı ile ibadet gerçekleşir!
Sen, sendekinden gâfil olduktan sonra yaptığın, ibadet olmaz ki!
Yemek var, oturursun 1-2 saatte sofradan kalkarsın. Ağzına attığın her bir lokmanın lezzetine varırsın! Bir yandan dostlarınla sohbet edersin! Akşam olsa da yemek yesem, dersin...
Yine yemek vardır; işe yetişeceğim diye bir sandviç ile geçiştirir, ne yediğini dahi bilmezsin!
İşte, namaz da böyledir. Birileri sandviç yer gibi kılar; birileri de namazı ikame eder. Dostlarınla yediğin her bir lokmanın değerini hisseder gibi.
Genelde, gündüz vakit namazlarında bu durumu hissetmek zordur. İşte onun için denmiştir ki;
“Nâfilelerle, kulum bana yaklaşır...”
Yani, gecenin müsait bir saatinde, belli bir kitap okumuşsun, bir tefekkür yapmışsın, bir konsantrasyonun oluşmuş... Ondan sonra da, o hedefe kilitlenmekle birlikte namaza durmuşsun.
Bir, “Allâhu ekber” deyip, onun mânâsını düşünüyorsun.
Allâh’ın sonsuzluk denizine dalıyorsun!
Bir, “Elhamdu lillâhi Rabbil’âlemiyn” derken; Âlemlerin Rabbi olan Allâh, ancak kendi kendini bilebilir, hissedebilir, değerlendirir.
“O’nun varlığında bir hiçim! O’nun sonsuzluğunun yanında ben neyim ki” diye düşünerek başlayabiliyor musun, “El Hamdu lillâhi Rabbil’âlemiyn”e?..
Ondan sonra da, ertesi gün; “Gece olsa da, bir namaza dursam” der beklersin gene o ânı!
İşte bu ikame olunan namazdır!
İkame olunan namazın alâmeti, bir sonrakini sabırsızlıkla özlemektir.
Böylece kişi, “Allâh”a yakîn elde etmeye başlar bâtınından!
Şöyle dediğinizi duyar gibi oldum. “Ben bunları hissedemiyor, yaşayamıyorum. Gündüz namazlarını kılmayayım mı?”
Hayır! Öyle şey olur mu hiç?
O gündüz namazları sende belli bir taban oluşturacak. Gündüz, şuursuz olarak çektiğin zikir, tespih; beyninde belli bir açılım yapacak! O açılımın neticesinde o gece namazında hissedip, yaşayacaksın.
Onun için ne diyoruz?..
“Gündüz, aklın fikrin nerede olursa olsun, o zikirleri yap! Zikir, senin beyninde kapasiteyi açıp, artıracak.”
Tarikatlara gidersin. Orada ne zikirler verirler?
“Lâ ilâhe illâllâh”, “Allâh”...
Bunlar esasen, zikirden öte şifrelerdir!
“Lâ ilâhe illâllâh” bir şifredir. Yani, “Allâh” ismiyle işaret edilen dışında başkaca bir varlık yok; bunu anla” demektir.
Bunu anladıysan, kavrayıp içine sindirdiysen, bundan sonra artık, “lâ ilâhe illâllâh” zikri yapılmaz!
Alfabeyi öğrenip, ilkokulu bitirdikten sonra, lisede iken, “Bana alfabeyi yeniden öğretin” der misin?.. Elbette hayır!
Bilgileri öğrendin, o orada kaldı. İşin hakikatine yönelmek o kapıdan olur. Ama, ben bu kapıdan girdim diye, kapı eşiğine oturursan; içeri girip, yukarı çıkamazsan; ancak eşik muhabbetine devam edersin. Olayın hakikatine ulaşamazsın!
Devamlı “Allâh” isminin zikri yeterli “marifet” oluşturmaz! Çünkü O, bir varlığın ismidir. O ismin işaret ettiği varlığın senin varoluşunu meydana getiren özelliklerini vurgulayan, anlatan “Esmâ ül Hüsnâ” dediğimiz mânâ isimlerinin zikri yapılır.
Çünkü, sendeki o isimler, sendeki belli özelliklere işaret eder ve onları açar. Dolayısıyla, insanın tekâmülü, gelişmesi Esmâ zikrindedir.
Kim ne kadar Esmâ zikri yaparsa, o yaptığı zikirin işaret ettiği özellik istikametinde; ve o kişinin istidat ve kabiliyeti kadarıyla açılımları olur. Kişinin zikir yapmadan da, kendini tanıması (bilmesi değil) asla mümkün değildir.
Adam, “lâ ilâhe illAllâh” ve “Allâh” zikirlerine kırk yıl devam eder. Ama, bakar ki, hiçbir değişme yok! Olmaz tabii ki! Tekâmül, gelişme ancak, “Esmâ” zikri ile olur.
Allâh, hepinize ne yaptığınızı bilmeyi, niye yaptığınızı fark etmeyi; bilinçli bir şekilde, her şeyi yerli yerince oturtmayı nasip etsin! Cumanızı mübarek etsin!
Antalya, 22 Kasım 1996