“Mi’râc”tan amaç; “Allâh” adıyla işaret olunanı bâtınında yaşamaktır “Allâh ahlâkıyla ahlâklanmış olarak”...
“Allâh”ı bâtınında müşahede etmek de ancak şuur ve idrak ile olur.
İdraksiz, şuursuz bir şekilde namaza yöneldiğin zaman, namazın sadece şeklini, bedensel yanını yerine getirirsin.
Tıpkı, buraya hasbel kader uğramış bir adamın, ben bunları konuşurken, İstanbul’daki işlerini düşünmesi, benim söylediklerimin onda hiçbir açılım yapmaması gibi...
İstanbul’dan kalkmış, bir yığın cefaya katlanmış, yorulmuş gelmiş, yarım saattir karşımda oturuyor ama kafasında, İstanbul’daki işleri var! Benim söylediklerimin biri, bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor değil! Kulağına bile girmiyor!!!
Ve ondan sonra, buradan kalkıp gidiyor...
“Ne anlattı Üstad?”, diye soruyorlar İstanbul’a dönüşünde dostları!
− Sormayın! Kafamda çok işler vardı, ne dediğini hiç duymadım bile!
− Peki, niye kalktın gittin kardeşim İstanbul’dan tâ Antalya’ya kadar, mâdem dinlemeyecektin? Niye bunca eziyet, zahmet?.. Hatırlamaya çalış, ne konuştu Üstad? Neler anlattı?
− Çok güzel şeyler anlattı!
− Ne dedi?
− Çok güzeldi. Çok huzur verdi yahu! Çok güzel odası vardı vs...
Namaz da, çok iyi(?), çok güzel(?), bir çoğumuz için!
Namaza duruyoruz; ne amacımızın farkındayız, ne namazın! Bir görev!!! Görevi yerine getiriyoruz. Kıl demişler namazı(!), biz de kılıyoruz!!!
Bak dostum, “görev olsun” diye önerilmedi ki sana namaz! Bir amaç uğruna tavsiye edildi.
Nedir o amaç?
Bâtınında, Hakikatinde Allâh’ı müşahede edesin diye!
Sen, bu amacı gerçekleştirmek için namaza gireceksin, namazı edâ edeceksin ki, mi’râc hâsıl olsun.
Yani bu, bir görev değil!
Mirâc'ı yaşamanın sonucunda, sende hâsıl olacak bazı şeyler var. O bazı hâsıl olacak şeyler sonucunda geleceğin sıkıntı ve azaplarından kendini kurtarıp, bir yere varacaksın.
Bir amaç uğruna sana namaz kapısı açıldı.
Sen namazı bir görev gibi düşündüğün zaman, zaten hiçbir şey alamıyorsun, fark edemiyorsun ve de anlamıyorsun, demektir.
Sana, “Git, Ahmed Hulûsi’yi gör” dediler. Sana bir görev verdikleri için geldin.
Geldin, gördün(?) ve gittin... Ne aldın? HİÇ!..
Yahu sana dedilerse “Ahmed Hulûsi diye biri var! Git, gör, dinle” diye!
Sen de; “Acaba bana ne vermek istiyor, ne alabilir, ne öğrenebilirim” düşüncesi ile gelir ve sözlerimi dikkatle dinlersen, işte o zaman Ahmed Hulûsi’yi ziyaret etmiş olursun.
Yoksa, anlattıklarını can kulağı ile dinlemeyecek, onun dediklerini anlamayacak ve değerlendirmeyecek isen, Ahmed Hulûsi’ye gelsen ne olur, gelmesen ne olur?
Önemli olan Ahmed Hulûsi değil, O’nun anlattıklarının, senin kafanda bir ampul yakması! Bir konuda sana ışık tutması!
İşte o zaman Ahmed Hulûsi’ye gelmiş olursun...
Namaza gelmenin mânâsı da; “Mi’râc”ı yaşamak!
Onun için Gavsı Â’zâm Abdülkâdir Geylânî diyor ki:
“Mirâc'ı olmayanın namazı yoktur”!
“Risâle-i Gavsiye Açıklaması” adlı kitabımızda birçoğunuz okumuştur, bu sözü...
Beş vakit namaz, sana günde beş defa mi’râcın kapısını açıyor.
O kapıdan içeri girip sarayın sahibi ile hemhâl olmayı kolaylaştırıyor...
Sen de, “Öyle bir şeye benim ihtiyacım yok” diyorsun... Ondan sonra da; “Ben O’nun için yaşıyorum, O’nu çok seviyorum, O’nun yolundayım” diyorsun.
Nasıl olur, O’nun yolunda olmak? O’nun hâlini ve ilmini paylaşmadıktan sonra O’nun yolunda olmak ne demektir?
Kendini aldatma!
Bugüne kadarki çeşitli konuşmalarımda hep bir tek gerçeğin üstünde çok fazla durdum.
“Kendinizi aldatmayın!” dedim.
Kendinizi aldatmanın pahasını ödeyemezsiniz!
Neyi, neden yapmakla yükümlüsünüz, bunu idrak edin! Sonra da o idrakinizin gereğini yapın!
Yarın size kimseden fayda yok! Gideceğiniz yerde mazeret diye bir şey geçerli değil, o boyutta “mazeret” kavramı yok!
Mazeretiniz bugün ne olursa olsun, yarın âhiret yaşamınızda hiçbir şekilde geçerli olmayacak!
Mazeretin geçerli olmayacağı bir ortama mazeretle gitmeye kalkmayın! Geçersiz akçe!
Dünya’da insanın var olmasının amacı, Allâh’ın yaratmış olduğu sistem ve düzeni anlayarak, o sistem ve düzeni değerlendirmek suretiyle kendini geleceğe hazırlamasıdır.
Hangi mazereti kendine vesile kılarsan kıl, öbür tarafa gittiğin zaman mazeret geçersiz olacak ve sen bu hâlinin sonucunu yaşayacaksın!