“Ve yütimme nı’meteHÛ ‘aleyke”...
“Ve dahi sana olan nimet böylece tamamlanmıştır.”
“Ve yehdiyeke sıraten müstekıyma”...
“Ve dahi sana mutlak gerçeğe yönelme kapıları açılmıştır. Mutlak gerçeğin hakkını edâ etme kapıları açılmıştır.”
“Ve yensurekellâhu nasren ‘Aziyza”...
“Allâh, sana çok azîz, çok değerli, karşı çıkılması mümkün olmayan bir mutlak zaferi ihsan etmiştir.” (48.Feth: 1-3)
İşte, Mi’râc ile Feth Sûresi’nin başında bahsedilen hâlin bağlantı noktası...
Mi’râcı olanlarda, bu âyetler tezahür eder.
“Efendim, bu âyetler Hz. Rasûlullâh’a gelmiştir. Onun hâlini anlatır. Basılan Kur’ân da Hz. Muhammed’e s.a.v. ait bir kitaptır... Biz koyalım bir kenara! Hz. Muhammed de okudu geçti, gitti zaten!!!”
Kurân’ın her âyeti, ümmetten her bir ferdi ilgilendirir. İçindeki hiçbir âyet için; “Bu Ebu Bekr ile ilgilidir. Bu, Hz. Muhammed’e aittir... Bu falancayla ilgili inmiştir” diyemeyiz.
Her bir âyet, her bir birimi ilgilendirir. Her bir birim kendi kapasitesi kadar ondan âyet alır.
Kimi Kurân’dan bir âyet okur(?) bütün hayatı boyunca, geçer gider!
Kimi Kur’ân-ı Kerîm’den elli âyet okur, geçer gider. Kimi beş yüz âyet okur gider. Hatm(?) edebilene ne mutlu!
Rasûlullâh diyor ki; “Namaz, müminin mirâc'ıdır.”
Peki, bu mi’râc nasıl oluşacak?
Nasıl oluşacak veya nasıl oluşmayacak? Oluşmasını sağlayan nedir? Oluşmamasını sağlayan nedir?
Hz. Rasûlullâh diyor ki;
“Fâtiha’sız namaz olmaz!”
Başka bir yerinden söz etmiyor Kurân’ın! Namaz da Mi’râc olduğuna göre; Mirâc'ın yolu Fâtiha’dan geçer demektir bunun anlamı!
Başka bir hadîs-î şerîfte ne diyor?
“Her kılınan namaz, kendisinden önceki vakitle kendisi arasındaki bütün günahları siler, bağışlar, af ettirir” diyor.
Namaz, Fâtiha’sız olmadığına göre, Fâtiha ile namaz edâ edildiğine göre demek ki; Fâtiha’daki sır, senin bir önceki kıldığın namazla, senin o kıldığın namaz arasındaki günahların hepsini bağışlatıyor.
Allâh’a şükür ben namaza duruyorum ve okumaya başlıyorum...
“Bismillâhir rahmânir rahıym, elhamdu lillâhi rabbil âlemiyn, errahmânir rahıym, mâliki yevmiddiyn............. Âmin.”
Fark edin, anlayın ki, bu şekliyle ben namaz kılmamış oldum! Fâtiha’yı da “OKU”madım!!!
Dil ile Fâtiha’yı tekrar etmem yetmez! Bu yüzden de “OKU”muş olmadım!
Hatırına okumanın neresindeyken geldi? Mesela geldi ki; “kul hu vAllâhu ahad Allâhus samed lem yelid ve lem yuled”i okuyorsun... Ya da Fâtiha bitti!!! Neredeysen orada, kal orada! Geri dön! Besmeleyi çek! “Elhamdu lillâhi rabbil âlemiyn” diyerek bunun mânâsını bir düşünün!
Sonra “mâliki yevmid diyn”in mânâsını bir düşünün. Bundan sonra da, “iyyake na’budü”nün mânâsını idrak etmeye çalış!
İşte o zaman namazın yerine gelmeye başlar! Böylece “Mi’râc” basamaklarında yukarı doğru adım atarsın. İşte o zaman namazın ne olduğunu da anlarsın.
Ya bunu yapmazsak?
Fâtiha’dan sonra kısa sûreleri okuyoruz hani, ne bulursak! Orada da bir şeyler okuyoruz ama, ne okuduğumuzun farkında değiliz galiba!
“Eraeytelleziy yükezzibü bid diyn”
Eraeyte... Gördün mü? Elleziy... onu ki, yükezzibü bid diyn... “Allâh’ın sistemini yalanlıyor”! Allâh’ın yaratmış olduğu bu sistem ve düzeni yalanlıyor.
“Fezâlikelleziy yeduul yetiym ve lâ yehuddu alâ ta’âmil miskiyn”; Yetimlerin hakkını yiyiyor. Gariplerin, fakirlerin hakkını vermiyor, sistemi yalanlaması dolayısıyla.
Sonra; “Feveylün lil musalliyn elleziyne hüm an salâtihim sâhûn”
“Namaza duruyor, yatıp kalkıyor ama, namazın ne olduğundan gâfil!”
Bak böyle diyor âyet!...
Yıllar boyu yatıp kalkmış, namaz kılıyorum sanmış!!! Kendi gibi namaz kılmayanları da cehennemlik olmakla suçlamış; “Siz cehennemliksiniz” demiş. Ama daha kendisi, namazın ne olduğundan gâfil! Namazın mirâciyetinden bîhaber! O mirâciyeti yaşamamış.
“Ellezziyne hüm an salâtihim sâhûn”!..
Fâtihadan sonra bir çoğunuz okuyordur Mâûn Sûresi’ni... Kurân’daki 8 kısa sûreden biri...
“Aman, çabuk okuyalım da bitsin bu namazda”!!!
Pardon! Hanginiz buradan bir an önce kalkıp gitmek istiyorsa, hemen kalkıp gidebilir elbette?.. Namazdan da sıkılan oyalanmasın hiç!!!
Ama, o namaza durduğunuz zaman bir an önce bitirip, gitmek istiyorsanız bilin ki bu “Allâh” huzurundan çekip gitmek istiyorsunuz, demektir!
Şurayı bırakıp gitmeyi kimse istemiyor, kimseden gık çıkmadı!