Veda Sohbeti
Antalya, 7 Mart 1997
İnsan, eline geçen imkânları kullanmadığı takdirde, geçmiş zamanı yitirir! Geçen zamanın telâfisi diye bir şey yok! Geri dönüş yok!
− Peki o zaman insanın ne yapması gerekiyor? İman kuvvetini nasıl elde edebilir? Hangi hareketlerle, hangi düşünce sistemi ile neler yapılabilir?
− İman, bir insanın ilimle hareket etmesini getirir. İlme yönlendirir. Buna mukabil vehim, beşeriyete ve kişiye dönük düşünce tarzına kişiyi yönlendirir.
Temelde iki ayrı nokta var;
İlme yönelen, kişi ve kişilikle uğraşmaz, ilmin gereğini yaşar.
Vehmin hükmü altında olan kişi ise, ilmi bir yere bırakır kişi ve kişilikle uğraşır.
Eğer kişi ve kişilikle uğraşıyorsa bilecek ki, o anda vehmetâbi. Tasavvufî tâbirle, şeytana tâbi...
Yok eğer ilme tâbi ise, o zaman bugün birçok insan var toplumda, özellikle bu ülkede, şöyle fikir öne süren:
“Efendim Hz. Muhammed sekiz tane hanım almış, on tane hanım almış, bu kadar hanıma düşkün bir insanın nasıl Rasûl olması söz konusu olabilirmiş?”
Rasûlullâh diyor ki;
“Yarın ölmeyeceksin, diri diri mezara gireceksin! Ölüm ötesinde seni böyle bir yaşam bekliyor. O yaşama göre kendini hazırla!”
Öteki ahmak da diyor ki:
“Rasûl sekiz tane hanım almış. Ben O’nu dinlemem!”
Dinlemezsen dinleme!
Sen O’nu dinlemiyorsun diye Rasûlullâh’ın bir kaybı mı var?
O, sana sadece uyarıda bulunuyor;
“Böyle bir olay, böyle bir hesap seni bekliyor. O yaşama göre kendini hazırla!” diyor.
Sen tutup da O’nun yemesi-içmesi ile, oturması-kalkması ile evlenmesi ile vaktini harcarsan boş konuşmuş olursun! Kaybı da bunun, sana olur!
Rasûlullâh’ın kaybedeceği bir şey yok! O, kendi için senden bir şey istemiyor ki anlayışı kıt!
Demek ki, önemli olan, ilimle ilgilenmektir. Kişi ve kişisel yaşamla değil!
Kişi ve kişilikle uğraşmaya seni, gerek vehmin veya gerekse çevren yönlendirir.
Böyle konuşanlar “Deccal”in sözcüleridir!
Orada senin diyeceğin şey;
“Arkadaş, kişiyi bırak, bana ilmi eleştir. Kişi benim için önemli değil! Ben bugün varım, yarın yokum. O kişi de bugün var yarın yok! Kişiden bana ne? Sen bana bu ilmi eleştir, gücün yetiyorsa? Eleştirebiliyorsan eleştir; eleştiremiyorsan o zaman şeytanlık yapıyorsun demektir.”
Şu hanım, az evvel çok kısa bir örnek verdi.
“Ben kaç sene efendi şeyhime gittim. Bize nâfile ibadetlerin bir çoğunun gereksiz olduğunu söyledi. Ben, yapmam gereken bu ibadetleri yapamadığım için, boşa geçirdim zamanımı demek ki! Şimdi ne olacak?”
Ne olacak! Kayıp kayıptır. Yanlış adresten yanlış bilgi aldın.
Bunun sonucu da senin kaybındır. Telâfi etme şansın yok!
Kişinin geçmişi telâfi etme şansı yok! Bunu baştan beri söylüyorum!..
İnsanlar hataya yatkın varlıklar. Bunu biliyoruz. Dünden ibret alıp, ona göre yarını değerlendirmeliyiz. Dün seni yanıltan kişi, yarın da yanıltacak demektir. O zaman ona karşı panjurunu indireceksin. Başka yolu yok!
− O zaman vehmi yenebilmemiz için aklımıza da ihtiyacımız var değil mi?
− Akla ihtiyaç var gayet tabii. Ama, vehmin üstesinden “iman” ve “teslimiyet” ile gelinir ancak! Bunu hiç unutmayın!
− İman kuvvetimizin yanı sıra aklımızın durduğu, idrak edemediğimiz, ne bileyim o an için idrak edemediğim şeyler oluyor... Zannedersem basamak basamak idrak ediyoruz bazı şeyleri... O zaman aklımızı kullanmamız gerekiyor gene; ama akıl yolu ile gene tekrar vehmin altına giriyor. Her insanın farklı açılımları var. Farklı görüşte olan insanlar var. O zaman aklımızla imanımızı mı birleştireceğiz?
− Aklınızı iman istikametinde kullanacaksınız. Aklı, vesveseniz de kullanabilir.
Aklın hedef noktası, yükseleceği nokta, iman noktasıdır. Aklını iman noktasına yükseltirsen, vehmin okları seni vurmaz! Sana tesir etmez!
Akıl, iman noktasından koptuğu anda vehmin hükmü altına girer. Vehim fırtınası ile başka istikametlere uçmaya başlar.
Bir de bakmışsın yaşamının tamamı olan 8.6 saniyenin 3-4 saniyesi gidivermiş.
Onun için, öbür tarafa gittiği zaman bütün insanlar pişmanlık duyarlar.
“Herkes pişmanlık duyacak öbür tarafa gittiğinde!” diyor Allâh Rasûlü...
Cehennemde olanlar, “Niye yapmadık?” diye pişmanlık duyacak.
Cennette olanlar da “Zamanımızı niye daha iyi değerlendirmedik de daha iyi imkânlarla daha iyi yerlerde olmadık?” diye pişmanlık duyacaklar.
Gidiyorum, diye bazı insanlar üzülüyorlar. Bakıyor hâllerine, geçiyorum çoğunun!