− Ama benim öğrendiğim şeriatta...

− Sen benim ağzımdan hiç şeriat kelimesi duydun mu?

− Hayır!

− Benim kitaplarımda hiç şeriat kelimesi gördün mü?

− Hayır!

− Onları insanlar yapsınlar.

Ben insanlara tâbi değilim!

Ben hiçbir cemiyete, tarikata, topluluğa, gruba, teşkilata, bilmem neye mensup bir insan değilim.

Ben MUHAMMEDÎ’yim!

Kitabı “OKU”rum... Allâh Rasûlü ve son Nebi Muhammed Mustafa’ya tâbiyim!

Kim kime tâbi olursa beni ilgilendirmez!

Kimse de bana karışamaz!

Ben, dünyada bağımsızım! Tek başıma geldim ve tek başıma bu dünyadan çekip gideceğim.

Yaptığım işte, araştırmalara göre doğru bulduğum, doğru düşündüğüm şeyi kitabıma yazmak, insanlardan gizlememiş olmak vicdanî huzur kaynağım! Onun dışında kim bana ne diyorsa vız gelir tırıs gider!

Ben sürüden bir koyun değilim.

Mukallit değilim! Kendi yolumu kendim çizerim.

Benim karşımda bir tek muhatabım var. O da, Hz. Muhammed Mustafa!

O, Rasûlullâh olarak bütün insanlara hitap etmiş.

Ben de insan nesli içinden bir fert olarak, onu kendime muhatap olarak alırım.

O’nun dediklerini anlayabildiğim kadarı ile, elimden geldiği kadarı ile, değerlendirmeye çalışırım; sonra da vâdem dolduğunda çeker giderim!

Kim ne diyorsa, bence hiç mahzuru yok, desinler! Gidince öbür boyuta görecekler göreceklerini!.. Yapmıyorlarsa gereken çalışmaları, o kendi sorunları. Ben onlarla uğraşmak için gelmedim ki bu dünyaya!

Ama uyarayım sizi, zikri bırakanlar, çok kısa bir sürede vehmin hükmü altına girebiliyorlar. Denemesi kolay!.. Pahası biraz ağır olsa da! Zikir, vehim konusunda güçlü bir koruyucu olur.

“DUA ve ZİKİR” kitabındaki korunma duasını kırk gün yapmanın anlamı ne?

− Devam etmekte büyük fayda var. Yani, kırk günde onun faydası görülmeye başlanır anlamına. Kırk günde, olacak olacak, diye denmiyor. Allâh dilediği zaman olur.

− Üstadım! Bu ilim sizden bize geldi. Dolayısıyla, bizi bırakıp gitmeyin!

− Beni bu ilmin musluğu kabul edin! Yarın o musluk başkaları olur sizin için. Musluk hiç önemli değil! Yarın bu musluk atılır, başka bir musluk takılır. Bugüne kadar yazacağımı yazdım, çizeceğimi çizdim. Bundan sonrası insanların bileceği bir iş. Beni artık ilgilendirmez!

Beyinler arasında zaman ve mekân diye bir mefhum yoktur. O kişiyi düşündüğün anda onunla berabersin demektir!

Sen Antalya’nın bir ucunda olursun. Burayla mesafen, Afrika ile kuzey Kutbu arası kadardır. Veya, Amerika’da olursun, onunla arandaki mesafe saniyenin yüzde biri kadardır.

Ortalık iyi değil şu anda, bayağı karışacak gibi görünüyor! Daha önceleri söylemiştim, bazı arkadaşlar bilirler...

Avrupa, Türkiye’yi dışlayacak. Onlara karşı bir şahsiyetli politika oluşturamadık. Sonunda Avrupa bizi tekmeleyerek dışarı atacak! Avrupa harici, dış ülke hâline gelecek Türkiye!

Ama bu, bizim hayrımıza olacak. Çünkü, üçüncü Dünya savaşı çıktığı anda Rusya, Avrupa’da taş üstünde taş bırakmayacak.

Muhyiddini Arabî’nin de bir ifadesine göre, savaşın bir kuyruğu da İstanbul’dan geçecek. Türkiye’nin bu savaşın dışında kalması, Avrupa’nın dışlaması ile oluşacak bir rahmettir.

Şu anda Avrupa bizi resmen dışladı nihayet. “Siz bizim aramıza giremezsiniz. Siz bizim standartlarımıza, medeniyetimize uygun değilsiniz” dedi.

Bundan sonraki aşama da, muhtemelen Nato’dan ayrılmamız olabilir. Böyle bir olaydan sonraki aşamalarda neler olur bilemem.

Türkiye’de çok yanlış işler oluyor! Anlamsız (ama amaçlı) bir şekilde insanlar, müslümanlar ve lâikler diye ikiye bölünüyor. Çok yanlış bir gidiş var. Müslümanlık, insanları birtakım şeylere zorlamak olarak anlaşılıyor.

Takdirin gereği olan şeyler yaşanıyor. Bana, çok hareketli seneler geliyor gibi sanki!

Londra ve Avrupa, uzun vâdede çok emniyetli bir yer değil, herhâlde!

Biz, kopmuş bir yaprak gibiyiz. Şu anda daldan düşmek üzereyiz. Artık rüzgâr nereye götürürse!

Herkes ilmi ile baş başa kalarak ilmini değerlendirecek!

Hava bozduğu zaman aklı olan evden çıkmaz!

Antalyalılar iyi bilir gök gürültüleri ile sağanak yağmur başladığı zaman caddeler bir anda boşalır. Herkes ya dükkâna girer, ya bir yere sığınır. O yağmurun altında dolaşmaz kimse.

Hava bozduğu zaman herkes evine çekilsin, eğer ıslanmak istemiyorsa! Doluya yakalanmak istemiyorsa, evine çekilecek, ibadetiyle meşgûl olacak.

Yemek toplu hâlde yenir ama, hazım tek başına yapılır.

Bu ilmi alıp da hazımsızlık çeken pek çok kişi biliyorum. Sağlam, vehimsiz, şüphesiz bir mide lazım ki, hazım etsin bünyesi.

73 / 76

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!