“İman”ın Rasûlü kabullenmiş olanlara taalluk eden yanına gelince...
Esas olarak Rasûl’e iman, “taklidî iman”ın bir koludur!..
Keza, Rasûlün bildirdiklerine iman dahi, “B” sırrının ifade ettiği anlam kapsamında “ALLÂH” ismiyle işaret edilene olmadığı sürece, “taklidî” imandır!
“Taklidî iman”ın, “Tahkik” sonucu “ikân”a dönüşmesi ise yalnızca “B” sırrının kavranılıp yaşanmasıyla mümkündür!
Burada önemle üzerinde durmamız gereken husus;
“İman”ın bilgisinin yeterli olmayıp; iman bilgilerinin yüklendiği bilgisayarın cennet boyutunu yaşayamayacağı gerçeğidir...
Sizin hatırlayamayacağınız kadar detaylı iman bilgisini bir PC’ye yükleyebilirsiniz; ve her an o PC, bunları sesli ve yazılı olarak tekrarlamaya hazırdır... Ama o, imanlı bir insan değildir!..
Şimdi “iman” niçin gereklidir sorusunun cevabına dönelim ve kısaca bunu görelim...
Az önce demiştik ki; “iman”, Tek bir Fâtır ve Yaratıcının dilediğince yarattığı olaylar içinde yaşadığımızı kabullenmektir...
Böyle olunca... Artık kişi, yaşamda yersiz veya yanlış veya olmaması gereken etiketli hiçbir şey göremez! Çünkü Tek Bir, dilediği gibi her şeyi yaratandır, ve yarattığında dilediği gibi seyredendir!..
Bu anlayışın sonu, kişinin her şeyden razı olması sonucunu getirir ki, artık onun için “yanma” yani “cehennem” boyutu bitmiştir... Cehennem ateşi ona, “Ey imanlı üzerimden çabuk geç, iman nûrun ateşimi söndürüyor” demeye başlar!.. Zira cehennemin tüm ateşini söndüren nûr, iman nûrudur!
Burada dikkat etmemiz gereken şey şudur...
İman bilgisi değildir “yanma”yı söndüren! İman yaşantısıdır!
İman yaşantısı demek, kişinin idrak ettiği iman gerçeği istikametinde düşünüp, olayları ve yaşamı “iman nûru”nun aydınlattığı şekilde değerlendirmesidir...
Kişi, yaşamı ve olayları, ya iman nûru ışığında değerlendirir ve “Radiye” nefs noktasına ulaşır ve imanlı bir kişi olarak en azından bu mertebede yaşar... Ya da “iman” yetersizliğinin getirdiği ateşte yana yana, sonunda yanmaz olur!..
“İman bilgisi”, iman değildir!
Çünkü, “iman” getirdiği yaşantıyla;
a) İnsanın yanmaktan kurtulup cennet boyutunu yaşamasına yol açar;
b) Varlığın her zerresinde Allâh adıyla işaret edileni müşahede ederek, cennet üstü, tarifi mümkün olmayan bir boyutun açığa çıkmasına vesile olur!
İman bilgisi ise, eşeğin sırtındaki ilim kitapları yükü gibidir... İnsan, hem iman bilgisini taşır beyninde ve dilinde; hem de yanmaya devam eder olaylar içinde yaşamı boyunca!.. “Bu neden böyle oldu, keşke olmasaydı” suçlamaları içinde ve bunun getireceği başka duygu alevleri içinde yanarak!
İnsana “iman” bilgisinin verilmesinin amacı, onun taşınması değil, anlamının yaşanmasıdır!
Eğer “iman bilgisi”ni taşıyarak yaşıyorsanız, sizin yaşam boyu yanmanız asla bitmeyecek; yanarak boyut değiştirip; yaşamınızı ebeden yanarak sürdüreceksiniz... Sizde “iman” açığa çıkmadıkça da, bu böylece sürüp gidecek!
“İman”lı iseniz, bunun da alâmeti, “yanma”nızın bitmiş olması; yaşamda olan hiçbir varlığı, hiçbir nedenle “suçlamamanız”dır!.. Artık bu idrakın gereğini sürekli yaşar; cennet boyutundaki “seyr”inizi sürdürürsünüz...
Bunun ötesinde “B” sırrı da açılmış ve gereğini yaşar hâle ulaşmışsanız; artık yanlızca şunu söyleyebilirsiniz.
“Seyreden ol kendi oldu”!