Kimi dünya yaşamındayken az çok bu olaya dair aldığı bazı bilgilerle giderken, kimi de hiç hazır olmadık bir biçimde bu olayla karşı karşıya gelmiştir!
İşte bu ortam ve olaylar, insanda -bilinçli ruhta- zorunlu olarak sorgulamayı harekete geçirir...
Ben neredeyim, ne olacağım, bu varlıkta gerçek tasarruf kimdedir? Tanrı var mıdır, Allâh var mıdır? Varsa nedir ne değildir gibi sayısız sorular bir anda kendisinde açığa çıkar... Bu karşı karşıya kaldığı sorular kendi veritabanının sonucu olarak, kendindeki sorgulama melekesinin sûrete bürünmesi suretiyle oluşan iki meleğin sorularıdır.[1]
Bu arada sorulan bir başka soru da şu...
“Ölmeden önce ölmek” diye tanımlanan hâli yaşamış olanlar bu olayı nasıl yaşarlar?
“Ölmeden önce ölmek” denen hâlin üç mertebesi vardır:
a. İlm-el yakîn;
b. Ayn-el yakîn;
c. Hakk-el yakîn.
Birincisi “İLM”, konuyu yakîn derecesinde müşahede ederek olaya ikân kazanmış olmaktır. Bu yukarda bahsettiğimiz şartlara tâbidir. Ne var ki, o olayları çok farklı tepkimelerle geçiştirir.
İkincisi “AYN”, olayı kendindeki kuvvelerle âdeta yaşamış gibi görür, algılar, hisseder ve hazırdır o şartlara... Ama gene de aynen birincide olduğu gibi aynı aşamalardan geçerek yaşar.
Üçüncüsü “HAKK” ise -ki bu zevâtın sayısı fevkalâde azdır- “Mardiye” mertebesindeki evliyaullâhta; veya bazı ender, sıra dışı inançsız insanlarda istidraç denen bir biçimde gerçekleşir. Buna tasavvufta “fetih” denilir. İstidraç yollu oluşan “fetih”te yedi mertebeden yalnızca iki mertebesi mevcuttur.
Bunlar Dünya’da, bildiğimiz biyolojik bedenle yaşarlarken; aynı anda, biyolojik bedenden tam bağımsızmışcasına da yaşama özelliğini elde etmişlerdir. Bunlar bahsi geçen sorgulama olayını “fetih” kendilerinde açığa çıktığı sırada bir şekilde geçmişlerdir ki, artık onlar için ikinci bir defa kabir âlemi sorgulaması söz konusu olmaz.
Nitekim, Hz. Rasûlullâh aleyhisselâm’ın boyut değiştirmesi sırasında “Allâh sana ikinci bir ölümü tattırmaz” denerek bu gerçeğe işaret edilmiştir. Yani, sen yaşarken “fetih” yoluyla bu aşamayı geçtiğin için, normalde herkesin yaşadığı ölümü tatma olayı sırasında yaşanacakları yaşamazsın; anlamındadır. “FETH” Sûresi’nin başında da bu olaya işaret edilmiştir zaten. Ne var ki, olayın bu derinliği açılmamış olanlar konuyu Mekke’nin fethiyle ilgili olarak değerlendirmişlerdir. Bu gerçeği bilmeyenler, ikinci ölüm olayını gelecekte ilerde bir zamanda oluşacak başka bir ölüm olayına bağlamışlardır.
Bu konuyu “DUA ve ZİKİR” kitabımızda “Feth Sûresi” başlığı altında anlatmaya çalışmıştık. İsteyenler “fetih” konusunu orada inceleyebilirler.
Allâh lütfu ile dilimiz döndüğünce bu olaya bir açıklık getirebildiysek şükrederiz.