-
Nasibi olmayan üstüne alınmaz, başkalarına yansıtır gelen fikri. Nasibinde olan da her gelen fikri üstüne alınıp değerlendirir.
-
İmanlı, eksiklerini tamamlamak için kendiyle meşgûlken; imansız da başkalarının dedikodusu ve gıybetiyle ömür tüketir. Akıllı, imansıza uymaz!
-
Yakîn istemeyi tavsiye eden Rasûlullâh’ın duası: Sonu küfre ve inkâra varan yakınlıktan sana sığınırım. Sıdk üzere yakîn isterim.
-
Şartların getirisinden ya da yakınlarınız yüzünden değil, yalnızca sevdiğiniz için beraber olduğunuz kaç kişiniz var?
-
Uyuduğun her gecenin sabahı yeni bir güne başlarsın. Bundan ötesi ise kabullerin ile yarattığın ve tapındığın kavramlardır. Yeni yıl vs vs...
-
Ya sistem (Sünnetullâh) gerçeklerine göre beynin değerlendirme yapıyordur an içinde ya da kabullerine göre. Birincisi realite, ikincisi hayal!
-
Tasavvufla ilgilenenler için en büyük fitne, edindikleri ilmi “yaşamak” zannetmeleri, “yaşıyorum” hissine kapılmalarıdır.
-
Şeriat platformu “dava” platformudur; tasavvuf platformu “ölmeden önce ölme” platformudur. Tasavvuf ehli, kavga/iddia ehli olmaz.
-
Fark edilen tüm tasavvuf ehli fena/tevhid evresi kişilerdir. Bakâ ehli ise tanınmaz. “Kubbe altındaki velîlerdir” onlar.
-
İnsanlar yalnızca insanları muhatap alır. Konuşmaları yalan, iftira ve hakaret olanlar hayvandan aşağı sınıftır; muhatap alınmaz.
-
Nasibi olmayan, uyarıları değerlendirmez, sonucunu yaşar. Rabbin uyarıları dinlememenin sonucunu yaşatır. Yaşadıkların, dualarının sonucudur.
-
Allâh kendisine yakîn isteyene arınmanın kolaylık yollarını açar; benliği ve egosuyla yaşamak isteyene de o hâli ve yollarını kolaylaştırır.
-
“Bühl” tasavvufta, hakikati fark edip gereğini yaşayamayan anlamınadır. “B” sırrına ermemiş anlamınadır. Cennete imanı olan herkes girer.
-
“B” sırrını duymak ayrıdır, bilmek ayrı, yaşamak ayrıdır. Herkes duyabilir, bazıları ona iman eder, enderi de gereken arınma sonrasında sonucunu yaşar.
-
“Günahını bilmeden gufranı arzularsın” demiş Yunus. Yanlışını kavramadan onu düzeltemezsin; düzeltmeden de getirisini yaşayamazsın.
-
Sistemde mazerete yer yoktur. Sistemde boşluğa yer yoktur. Boşalttığın yer mutlaka dolacaktır. Deme neden böyle oldu, çünkü istediğindi o!
-
“Ama ben öyle olsun istememiştim, böyle olacağını düşünememiştim” hiçbir şeyi geri getirmez. Önce düşün, sonra davran ya da sonucuna katlan!
-
Yeryüzünde üç yaşam mertebesi vardır; “RUH”suz hayvanat; ölür. “RUH”lu insansı, ölümü tadar sonsuz yaşar. “RUH”lu insan, boyutu cennet olandır. “RUH” bir anlamıyla, ölümsüz benlik bilincidir. Esmâ-i ilâhi olan beyin kompleksinin gelişimiyle açığa çıkar. İki mertebesi vardır. “RUH”, dışardaki tanrı tarafından değil; beynin hakikati olan Esmâ-i ilâhi’nin kudretiyle yaratılır. Aşağı mertebesi insansı/şaki ruhudur. “RUH”un kâmil mertebesi ise insan/said “halife” mertebesidir. Bu mertebedekiler dahi iki seviyededir: Allâh’a iman edenler, Allâh’a yakînler.
-
Karşındakileri orijinaliyle ne kadar tanıyabilirsin, onları kendin gibi sanırken. Tanıdığını sandığın kimseyi, bil ki asla tanımamışsındır.
-
Polis tutuklamak istediği adamın evine esrar koyup sonrada tutuklarmış. İngiltere İslâm âleminin göbeğine Vahhabîliği koydu, İslâm=terör dedi.
-
Nankörü dost edinirsen, yarın da nankörlükten başka bir şeyle karşılaşacağını ümit etme! Nankörlük, değişir huy değildir.
-
El Kaide’nin de İşid’in de beslenip yetiştirildiği kaynak Vahhabî anlayışıdır. Vahhabîlik, İngilizler tarafından tahta oturtulmuştur.
-
Osmanlı’da tasavvufî anlayışa dayalı İslâm ve bunun getirdiği birlik varken; gökteki tanrı anlayışıyla Vahhabîlikten, terör şiddet doğmuştur.
-
“Yâr”inle beraberliğin sevgin kadarıyladır. Ne kadar sevgin varsa o kadar berabersindir. BİR’likteliğin kadar sevgin!
-
Demiri ateşe sokmuşlar, kendini kor ateş sanmış! Garip, Güzel’i görmüş, kendini âşık sanmış; sonra dönmüş işine bakmış!