-
Nankör tabiatlı olana verilen mutluluk objesi kısa süre onu mutlu edecek, daha sonra da nankörlüğünün yeni bir tezahürüne vesile olacaktır.
-
Ne kadar adamsın? Öldükten sonra seni unutmayıp, hayırla yâd edeceklerin kadar!
-
Vicdanına sor! Rasûl’ün öğrettiklerine göre, ne kadar ölüme hazırsın? Yarın bir kazayla gitsen?
-
Bugün kavgasını yaptığın ve hayatı kendine, karşındakine zehir ettiğin konular, yarın gözünü dünyaya kapadığında ne değer taşıyacak?
-
Uyandıktan birkaç saat sonra, rüyandaki seni terleten kavgandan ne hatırlıyorsun, etkisi ne? Saplantı, cehennemî ateştir!
-
Allâh’a kul, sevdiğine yâr olmadıktan sonra neylersin bu hayatı! Hayat, Allâh’ı tanıyana, yâriyle Birleşene cennet! Gayrı görene ateş!
-
Lâfı güzel dersin de Hulûsi, gene de Dünya seni sorguya çekecek Ebu cehil’siz, Molla Kasım’sız kalmaz! Gül de, ısırganotu da Esmâ’sı!
-
Gerçek seven için sevdiğiyle yanyana olmak önemlidir; isterse saatlerce konuşmasın dilleri, frekansları konuşur, onunla beslenirler.
-
Sessizce sevdiğinin yanında oturmak yeterli tatmin sağlamıyorsa, sıkılıyorsan, o beğenidir. Beğenen bıkar, değişiklik arar! Sonu gelmez!
-
25 yıl önce “Ben ‘Muhammedi’yim” sohbetimde açıkladığım görüşe gelinmeden TR’de barış ortamı oluşmaz.
-
Bugün kendimi aşan yeni ne yaptım dünün tekrarı olmayan? Ya da yeni olan nasıl bir bakış açısı edindim?
-
Kurân’daki kıyamet anlatımlarının büyük kısmının metafor olup, gerçekte ölüm an’ında hissedilenleri sembolize ettiğini düşünmüyorlar.
-
Ölüm, insanın kıyametidir. Bedenli yaşam, felçli yaşam gibidir insan için. İnsan bedensiz, bilinç/ruh olarak, kıyametle/ölümle ayağa kalkar!
-
Kurân’da (81. Tekviyr :1-2)’de geçen “Güneş’in kararması”; mantığın gördükleri yaşadıkları karşısında sükûtu, “yıldızların dökülmesi”; bildiği fikirlerin işlevsiz kalmasıdır kıyametinde. Kur’ân pek çok konuyu sembollerle anlatır. Bu sembolleri çözmemiş olanlar, Vahhabi anlayışıyla, gökte oturan tanrı inancıyla avunur. Kurân’ın gerçek mesajını bir nebze de olsa almak için “KUR’ÂN ÇÖZÜMÜ”nü okuyun.
-
Hz. Ali k.v.’nin “Kurân’ın sırrı Fâtiha’da, Fâtiha’nın sırrı Besmelede, Besmelenin sırrı B’dedir. Ben, o B’nin altındaki noktayım” sözü VELÂYETTİR!
-
Hz. Ali’yi tasdik etmeyen VELÎ olmaz; Ona saygısı olmayan tasavvuf ehli olmaz. Ondaki sırra ermemiş olan Kurân’ın sırrından ebeden mahrum kalır!
-
Allâh indînde “yok”luğumuzu, kavgalarımızın “boş”luğunu fark ettiren Rabbime Elhamdülillâh!
-
Karşındaki değişimi diliyorsa, söylemin vesilesiyle değişir. Asla, senin onu değiştirdiğini sanma! Herkes fıtratının gereğini yaşar.
-
Dikkat! Ölüm çok yakın, belki yarın! İlmin yaşama dönüşmemişse, Rasûl’ün yüzüne nasıl bakacaksın?
-
Hakk’ı bildirene iftira eden, imansız ölür. İftiradan Allâh da payını almıştır, oğul (İsa) doğurdu denerek. Hakk’tan nasipsiz, iftiraya inanır.
-
Güdülesi ahmak, dedikoduya dayalı yorum yapar; akıllı “insan” ise kendi sorgular, inceler ve bilgisiyle hüküm verir. Sosyal medyada çok misal var.
-
Olgun insan, hoşlanmayacağı olayla karşılaştığı anki duygu ve düşüncesinden tanınır. Ham olan yırtınır, feryat eder; o hikmeti seyreder. Olgun insanın hazımla seyrettiği olayda, olgun görünmeye çalışan, yanmaya mahkûmdur.
-
Karşınızdaki o an için sevinecek veya üzülecek diye hak bildiğinizi söylemezseniz, gün gelir siz çok üzülürsünüz.
-
Birkaç saat sonra bile boşverip geçtiğimiz oluşlar yüzünden yaşamı cehennem ediyoruz karşımızdakine, kendimize! Hele ki birkaç ay! Değer mi?
-
Kurân’ı içinde yaşadığımız sistemin (Sünnetullâh) el kitabı olarak ele almadıkça geleceğimiz karanlık.