-
Bedeninin bağımlılıklarından kopamayan âcizin tasavvuf sohbetleri bant kaydından başkaca değildir. Mum gibi çevresine ışık verip, kendi tükenir!
-
Sigara içenin tasavvufu, dedikodudan öteye geçmez! Yaşamı, tasavvufun felsefesiyle tükenir!
-
Her an yenilenmek fırsatı varken, niye dünde kalmak?
-
Eskileri tekrarlayarak yenileri değerlendiremezsin. Hem dünde kaldı, yeni şeyler gerek deniyor, hem de çağının muhteşemi karasabana devam!!!
-
Korku; başındaki en büyük belâ! Elindekini yitirme korkusuyla yeniyi eline alamıyorsun! Sonunda matbaayı ellerine aldılar. Bugün de tabletleri…
-
Kavrayış seviyene göre değişen, hep aynı şey!
-
Allâh bizi salih, kendine yönelten; dedikodu, gıybet, yalan, hırs, tamah ve cimrilikten uzaklaştırıp, ibadete teşvik edip ilmimizi arttıran dost vere!
-
Nice hacı vardır sünnetullâh/sistem gereği orada sıfırlanmasına rağmen, oradan ayrıldıktan sonra fiilleriyle, silinenleri fazlasıyla toplamaya başlar. Kâbe’nin nuru; kişinin fıtrî özelliklerini, istidadını tetiklediği için said olan imanî fiillere, şaki olan da dünyalık, bedensel zevklere düşer.
-
“B” sırrı ve Besmeleyi anlamamışların tanrısı göktedir; Allâh adıyla etiketleseler dahi! Tasavvufun özü Besmeledeki anlama dayanır yani “B” sırrına…
-
B’ismillahirrahmanirrahîm sırrı ve yaşantısı bahşedilmiş kişi, cennetliktir. Besmele dilden hâle dönüşmeli, anlamı fark edilerek.
-
“Âhirete intikâlimden sonra beni ziyaret eden, aynı sağlığımda ziyaret etmiş gibidir” anlamındaki uyarıya çok dikkat edilmeli. Biz algılamasak da… Şehidler için ölü denmezse, Rasûller kesin diridirler! Algılayamasak da, Rasûlullâh huzuruna çıkmak, kabir ziyareti değildir. Fark edelim!
-
Salavat, âfakta/dışsallıkta Rasûlün a.s. Ruhaniyetine yönelmek; enfüste/içsellikte Hakikati Muhammediye ile bağlantı kurmaktır.
-
Ölümü “tatmadan” önce kendi hakikatine ulaşıp, Nur’a kavuşanlara ne mutlu! Kafasını dünyada bırakıp gidecekleriyle doldurup nefsine zulmedene ise..?
-
Cennet ehli ya “nur” olarak kendini tanımış “ayık”tır (mukarreb), ya da “ruh” olarak kendini bilir “bühl” olarak yaşar (ebrar).
-
Allâh’a kulluk için yaradılmışın kulluk etmemesi düşünülemez. Kulluğunu yapmasa ortadan kalkar. Kâfir, “el Mudil”e kulluk eder. Mümin, Mümin’e!
-
Evrenin orijini hakikati dahi “nur”dur yani ilimdir. Potansiyel information/ilimdir. Dinde buna “nur” denir. “Allâh yerlerin göklerin nurudur”; Allâh yerleri gökleri oluşturan ilimdir, demektir. Ne var ki açığa çıkanla sınırlanmaz. Evrende bildiğimiz %4 tür. Hakikatini fark et, tapınma!
-
Kendisini hakikati itibarıyla “nur” olarak tanıyıp hissedemeyenler “bühl” olarak geçip giderler sonsuz yaşama. Nur, ilimdir (information).
-
“Halife”liği duyurulan “insan”ın dünya bedeni toprak, âhiret bedeni ruhtur. Kendisi ise “nur”dur. Evrenin aslı dahi “nur”dur. “NUR”, ilimdir.
-
Her alanda yenilenme var hızla! Sadece dini anlamada değil! Görebilene Allâh insanlık yaşamını her alanda yeniliyor; “insan”lar da nasiplenecek!
-
Tasavvuf sırlarının bilgisinin herkese açılması ise önemli değil! Zira mesele BİLMEK değil, o öğrenileni yaşamak için GURUR, BENLİKTEN geçmek!
-
Yenilenmeyi fark etmeyip dünde kalanlar dünü devam ettirmeye çalışırken; yenilenenler hızla yarına yelken açmada. Yarınlar yenilenenlerin.
-
75-100 yıl önce tasavvufun asla konuşulmaz, açıklanmaz vahdet sırları, tekkelerdeki özel sohbet konuları en incelikleriyle internette mevcut.
-
Bu yıllarda anlayış değişti. Kâbe çevresinde film çekimine müsaade çıktı. Naklen yayın başladı. Dahası var... Müceddid (yenileyici) yeniliyor; İslâm’ı anlayış yenileniyor! 1965’te ilk haccımda ihramla resim ancak fotoğraf stüdyosunda, Kâbe resmi önünde alınırdı.1985’te gittiğimde ise Hareme kaçak fotoğraf makinesi sokup gizli çekim başlamıştı. El altından müsaade başlamıştı fotoya fetvacılardan. Daha da yenilendik.
-
Nur Sûresi (35-37) “halife”nin nasıl açığa çıktığını anlatır.
-
Bir toplumun insanlıktaki gelişmişlik seviyesi trafikte birbirlerine karşı SAYGI derecelerinden anlaşılabilir. Medeniyet: hak önce yayanındır!