-
Tevhid; “sen”in Allâh adıyla işaret edilenin Tek ve gayrı olmadığını fark etmendir. Vahdet ise, Allâh halifesinin “şehidallâhu” âyeti (3:18) yaşamıdır.
-
Algılanan varlık sûretleri, Allâh Esmâ özelliklerinin ZÂHİR oluşundan başka bir şey değildir. Varlık Allâh’a ait! “Sen”i “ben”i yaratan Allâh!
-
Eşitlik olan yerde adalet olmaz. Adalet olan yerde eşitlik olmaz. Adalet, herkesin hak ettiğini almasıdır.
-
Varlığınızın evrensel boyutta, beşeriyetiniz itibarıyla bir “hiç” olduğunu kavrayabiliyor musunuz? Evrendeki yerin ne? Eğer varlığının hiçliğini idrak edersen o muhteşem sonsuzluk önünde, işte o zaman secde etmiş olarak varlığının hakikatine yaklaşma yolu sana açılmış olur.
-
Kim olursanız olun, ne hâl ve iş üzere olursanız olun bilin ki Allâh ile aranızda hiç kimseye ihtiyacınız yok. Ona dua edin içinizden, Duyar!
-
Sevgi ağır yaralanmış! Acil soruşturma açılmış ve hemen suçlu tespit edilmiş: E G O!
-
Kimse yaptığının hesabını kimseye vermeyecek! Hesap görücü olarak vicdanın yeter! Allâh sistemi: Düşündüğünün, yaptığının sonucunu yaşarsın!
-
Varlığın tümüyle Ez Zâhir iken, hiçbir şekilde bana ihtiyacın yok! Dilediğini yaparsın, sonucunu yaşarsın. Yaşamak istediğini oluşturmadasın…
-
Ez Zâhir, görmek istemeyip, dilediğini yaşamak istediğinde E G O gözlüğünü takar! Saygı duy, seyret! Çünkü mesafeli olmak istiyordur.
-
Tevhid ilmi konuşulur, Vahdet yaşanır. Vahdete dair tüm konuşulanlar hep Tevhid ilmi kapsamındadır. Vahdetin konuşulması olmaz!
-
Halife seyreder, tedbir eder; beşer de dedikodusunu eder!
-
Nelere sahip olduğunuzu ölümü tadınca göreceksiniz. Neler veya kimler yüzünden neleri kaçırıp nelerden ebeden mahrum kaldığınızı da!
-
Soğuk suda, yavaş ateşte pişirilen kurbağanın piştiğini fark etmemesi gibi, EGO da tevhid ilmiyle yavaş yavaş gelişir ve büyür! Fark edilmeden!
-
Çok bilmişlik benliği, benlik yanmayı getirir. İlim arınmak içindir, bilgiçlik taslamak için değil. Benlik sevişmeyi keser!
-
Rubûbiyetin gereğidir ki her birimden şu çıkar: “Do not patronize me, love me!” Görebilirsen, duyabilirsen!
-
Senden Allâh’a ulaşan yol, senin dışından öteye, ötene değil; senin özüne, hakikatine dönük bir yoldur. İman et!
-
Karşındakinin özgürlüğüne saygı odur ki, nerede olduğunu, ne yaptığını, kimlerle olduğunu sormazsın. O dilerse anlatır.
-
Saygılı ol, saygı bekleme! Sana gerekeni yap; o da kendine yakışanı yapar daima, beklediğini değil!
-
Uyumadan önce ne kadar huzurlusun? Uyandığında vicdanınla ne kadar barışıksın?
-
DünyaNın başoyuncusu sensin! Tüm çevrendekiler yalnızca içinde yaşadığın oyunun figûranları! Sen kendin için varsın, tanıyabildiğin kadarıyla.
-
Sevmek orucu bozmaz! Belki sevmek içindir oruç! Zâhir Allâh seni kendini sevesin diye var etmişken, sevmek nasıl orucu bozar ki!
-
Sevdiğini görüyorsan ölesiye sev! Zâhir Allâh sevsin diye âlemleri yarattı kendi sûreti üzere! Her varlıkta onun kadarıyla sevgi açığa çıkar.
-
Oruç, O’ndan gayrını sevmekten kesilmektir! Ez Zâhir iken Allâh, gayrını görmekte, gayrını sevmekte olanın orucu mu olur? Bir bilsen sevdiğini…
-
Sevmek, sevdiğinde yok olup Birleşmek böylece Allâh’a dönmek için varken, hiçlikte Allâh sevgisi aramak! Ez Zâhir sev beni derken, Ötede ara!
-
Yaratılmış etiketler ve kabullerle perdelendiğin çırılçıplak Ez Zâhir’i ne zaman, nasıl görüp sevebilirsin? Duymadın mı dünyada kör olanı?