-
Biz, Allâh indînde bir HİÇ’iz!
-
Nesneler sûretiyle, o birimler sûretiyle dilediğini yapmakta olanın adıdır “ALLÂH”!
-
Sistemdeki bağlantıları kuramamamızın, kafamızda beliren soruların sebebi; hep, “ALLÂH” kavramını anlayamamamız!
-
İlim ve hikmetin ötesine ulaşmak isteyen, hiçbir zaman eline geçenle yetinmemeli; daima ötesini “NİYE” kelimesiyle araştırmalıdır!
-
Allâh, bir tanrı değil! Yukarından seni seyredip, seni imtihan edip, seni yargılayacak bir “hâkim tanrı” değil!
-
“ALLÂH” kelimesini değil; “ALLÂH ADIYLA İŞARET EDİLEN” cümlesini beyninize kazıyarak düşünmeye başlayın!
-
“Vicdan”ına hesap vermekle, “Allâh’a hesap” vermiş olacaksın!
-
Sen, Allâh’ı bir tek Kurân’la kayıt altına alamazsın! O’nun sonsuz kelâmından bir kelâmdır, KUR’ÂN! Ve yaşadığımız âlem, O’nun sayısız-sonsuz âlemlerinden bir âlemdir!
-
Ressam, binlerce resim yapar. Her bir resim, ressamın bir özelliğini yansıtır. Ama resim, ressam değildir!
-
Cennete giden hiç kimsenin cennette mertebesi yükselmez!
-
“Özgür düşünce” tabanında yetişmemiş; verileri, şartlanmalarıyla değerlendirme zorunluluğu içinde kalanlar, apaçık gerçekleri göremezler ve kavrayamazlar!
-
Yolculuk ALLÂH’tan başlar ve ALLÂH ile ALLÂH’a olur ise, son derece kısalır!
-
Bizim Allâh’ı bilmemiz, Allâh’ın mutlak olarak bilinmezliğini bilmemizdir. Bunu bildiğimiz zaman, işte Allâh’ı bilenlerden olmuş oluruz!
-
Hepiniz “Kul HûvAllâhu Ahad”ı ezberlemişinizdir. Hiç içinizde “HûvAllâhu Ahad”ı söyleyen var mı?
-
Kuru kuru besmele’yi tekrar etmek, lagara-lugara-lak-luk demekten farksızdır! Besmele’nin mânâsını düşünerek söyleyeceksin!
-
Ne zaman ki bu bedeni yitirir, bu ruh yapı içinde yalnızca bilinç olarak varlığımızı hissederiz, o zaman neler kaybettiğimizi anlarız!
-
Özünde olanın ne olduğunu bilmeden, onu sevmen mümkün mü?
-
Sistem, ürettiğinin ve dağıttığının türünden alman üzerine kurulmuştur!
-
“ALLÂH” diyoruz, sonra da tanrıyla kıyaslamaya kalkıyoruz!
-
“Melekûtundan” gâfil olan, “Allâh” adıyla işaret edilenden haydi haydi gâfildir… Ömrü, ismi tanrı edinerek tamam olmaktadır!
-
Tanrılar ve toplumu yönlendiren rüzgârlar, o toplumun zeki veya güçlülerinin, toplumu yeme araçlarıdır!
-
“Dua”dan mahrum olan, hem özündeki o kuvvetleri kullanmaktan mahrum kalır; hem de o duaların getirisinden!
-
Dua takdirdendir... Ancak ne şekilde ve ne zaman icabet olacağı da takdir sınırlarına dâhildir!
-
Herkes, kendi aklı-mantığı-iradesi ile kendi yolunu çizmek mecburiyetindedir, “İslâm Dini’nin Sistem ve Düzeni”ne göre!
-
Mutlak bilinçli kulluk, ancak “FAKR” ile tamam olur!