Niçin “Dua”?
“DUA MÜMİNİN SİLAHIDIR” diyor Rasûlullâh Muhammed Mustafa AleyhisSelâm... Ve gene, şöyle başka bir açıklama getiriyor “DUA” konusuna:
“DUA İBADETİN ÖZÜDÜR.”
Bu hadîs-î şerîf’in hemen arkasından şu âyeti kerîmeyi hatırlayalım:
“BEN CİNİ VE İNSİ YALNIZCA (ESMÂ ÖZELLİKLERİMİ AÇIĞA ÇIKARMAK SURETİYLE) KULLUK ETMELERİ İÇİN YARATTIM!” (51.Zâriyat: 56)
En basit anlamıyla kulluk, dua ve zikirdir!
En geniş anlamıyla kulluk, birimin varoluş gayesinin gereğini yerine getirmesidir...
— Peki, biz dua ettiğimiz zaman, kabul olur mu?..
“Eğer kulum, bana ellerini kaldırır da dua ederse, ben o elleri boş olarak geri çevirmekten hayâ ederim.” Evet, bu bir hadîs-î kudsî...
Bu konudaki bir başka hadîs-î kudsî de şöyle:
“Ey Âdemoğlu, dua senden, icabet benden; istiğfar senden, bağışlamak benden; tövbe senden, kabul etmek benden; şükür senden, fazlasıyla vermek benden; sabır senden, yardım benden... Ne istedin ki benden sana vermedim...”
İşte yukarıdaki hadîs-î kudsî’yi destekleyen bir âyeti kerîme:
“BANA DUA EDİN, SİZE İCABET EDEYİM!” (40.Mu’min: 60)
Bu konuya açıklık getiren diğer bir hadîs-î kudsî ise şöyle:
“Ben, kulumun zannı üzereyim. Artık dilediği gibi düşünsün!..” Yani siz dua ederken, o duanızın kesinlikle kabul göreceğini düşünürseniz, biliniz ki mutlaka isteğiniz meydana gelecektir!
Nitekim, bu açıdan olaya bakıldığı içindir ki, önde gelen evliyaullâhdan İmamı Rabbanî Ahmed Faruk Serhendî şöyle demiştir: “Bir şeyi istemek, ona nail olmak demektir. Zira Allâhû Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez.”
Esasen dua etmek söz konusu olduğunda, bir şey isteyeceğimizde, hemen şu âyeti kerîmeyi hatırlamamız gerekmektedir:
“RABB-ÜL ÂLEMÎN OLAN ALLÂH DİLEMEDİKÇE, SİZ DİLEYEMEZSİNİZ.” (81.Tekviyr: 29)
Yani, sizde ortaya çıkan bu istek, gerçekte Allâh istemiş olduğu için sizde ortaya çıkmaktadır! Eğer, Allâh istememiş olsaydı, siz dahi o şeyi isteyemezdiniz.
En kolay, en ucuz -yani bedava- ve en tesirli şey DUA’dır... İşte bu yüzdendir ki, DUA için, “Müminin silahıdır” buyurulmuştur.
DUA nasıl silah olur?..
Bunu anlayabilmek için, tasavvufun derinliklerine inmek gereklidir...
İnsan, gerçeği itibarıyla, Allâh’ın Zâtî sıfatlarıyla yaratılmış, O’nun varlığı ile kaîm ve daim varlıktır...
Allâh’ın “HAYY” ismiyle işaret edilen şekilde HAYAT sıfatıyla vardır; yaşar.
Allâh’ın “ALİYM” ismiyle işaret edilen şekilde, İLİM sıfatıyla bilgi, ilim sahibidir, yaşamına yön verir...
Allâh’ın “MÜRİYD” ismiyle işaret edilen şekilde, İRADE sıfatıyla isteklerini tahakkuk ettirmeye yönelir... Dolayısıyladır ki insan, kendi varlığında mevcut olan bu isimlerin mânâlarını ortaya çıkartabildiği ölçüde, takdir edilen nispette, arzularına nail, korktuğundan emin olur.
DUA nedir?..
Ötedeki bir tanrıdan talep mi?..
Özünde ve varlığının her boyut ve zerresinde kendisiyle kaîm olduğun Allâh’ın gücünün ortaya çıkmasını talep mi?..
DUA, insanın varlığındaki ilâhî gücün ortaya çıkartılması tekniğinden başka bir şey değildir!..
Bu yüzdendir ki; insan, tam bir konsantrasyon ile DUA edebildiği anda, pek çok imkânsızmış gibi görünen şeyin gerçekleştiğini fark edebilir.
Bu yüzdendir ki, insanın en güçlü silahı DUA’dır.
DUA mekanizmasından en büyük verimi almak istiyorsak, özellikle ve öncelikle şekli, yeri ve zamanı konusunda bazı hususlara önem vermek zorundayız.