Zikir Tenhada mı Yapılmalıdır?
Zikrin ne olduğunu tam anlamamış kişilerin, zikir yapılırken uyulması zorunlu şart olarak öne sürdükleri bir husus vardır; zikri tenhada, kimsenin olmadığı bir yerde, sessizlikte yapacaksın! Bu son derece yanlış bir zorlamadır ve asla şart değildir.
Tenhada bir yerde, yalnız başına olunan bir yerde, tefekkürle yapılan zikrin elbette birçok faydalı yönleri vardır ve bu asla inkâr edilemez...
Ancak, imkânı olamayan, bu yüzden zikir yapamaz, yapmamalıdır gibi bir anlam da çıkarılmamalıdır. Her yerde, her zaman zikir yapılabilir demiştik. Nitekim, gerek Kur’ân-ı Kerîm’deki “ayakta, otururken ve yatarken” zikredilmesi gerektiğini bildiren âyet, gerekse de çarşı pazarda “Lâ ilâhe illAllâhu vahdehu la şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdu yuhyi ve yumitu ve huve hayyun lâ yemûtu ebeden biyed’ihil hayr, ve huve alâ külli şeyin Kaadir” zikrinin yapılmasının hadsiz hesapsız ecir getirdiğini anlatan hadîs-î şerîf kapsamında, deriz ki her yerde her zaman zikir yapılır ve yapılmalıdır!
Esasen bu çok önemli bir konudur.
Zikir yaparken mutlaka tefekkür şart mıdır? Veya namaz kılarken -ki o da dua ve zikirdir- aklına başka şeyler gelmesi namazı bozar mı? Zikir veya namaz sırasında akla başka şeyler gelirse, okunulan dua ve zikirlerin gene de faydası dokunur mu?..
Kesin olarak söyleyelim ki, zikir yapılırken veya namaz kılarken akla gelen şeyler, yapılan çalışmaya asla zarar vermez.
Beyin, aynı anda sayısız konuda ve yönde faaliyet göstermektedir ki, bunların her biri de kendisi ile alâkalı bölümlerce ifa edilmektedir ve hepsi de yerini bulur!
Mesela, yolda yürürken, bir yandan tespih çekip, bir yandan başka şeyler düşünür, bir yandan da çevrenizi seyredersiniz. Bu faaliyetin her biri beyinde ayrı ayrı birimlerde değerlendirilir ve hepsi de yerini bulur... Mesela; evde bir yandan bir şeyler okuyup bir yandan tespih çekersiniz, bir yandan odada konuşulanlar kulağınıza gelir bir yandan da televizyona gözünüz kayabilir. Bunların hepsini de aynı anda yapabilirsiniz. Bu, beyninizin gelişmişlik derecesi ve çok yönlü çalışabilme özelliğiyle alâkalıdır. Manevî yönü olan kişiler, bütün bunların üstüne, bir de manevî irtibatlar hâlinde olup, onların da hakkını rahatlıkla edâ edebilirler.
Burada mühim olan, beyinde yapılan çalışma ve onun neticesinin otomatik bir biçimde ruha yüklenmesidir. Siz ister farkında olun, ister hiç fark etmeyin, değişmez! Nitekim, misal vermiştik, meyhanede içki içerken, rakı kadehi elde zikre başlayan kişi, devamı sonunda Hacc’a gidecek duruma erişmiştir sekiz ayda! Dolayısıyla, zikir için yalnızlığa çekilmek şart değildir.