Galaksinizde bulunan yüz milyarlarca yıldızların boyutsal derinlikleri cennetlerinizi; sert gezegen etkileri Güneş’teki cehenneminizi meydana getiren etkenlerdir.
Güçlü Mars ya da Satürn etkisi almış bir insan, hayatı boyunca vehimden, vesveseden, kuruntudan, iç daralmasından, bedenî ihtiraslardan, kolay kolay kendisini kurtaramaz. Bunların tesirleri altında faaliyet gösteren beyinleri de, aynı anda cennetlerden gelen esintilerden yani yüksek sistemlerden gelen güzel tesirlerden faydalanamaz.
Anlayacağın, cehennemin tüm azap verici güçleri ile cennetin tüm anlatılamayacak tesirleri aynı anda insan beyinlerine gelmektedir. Ancak bulutun gelmekte olan Güneş aydınlığını kesmesi gibi, gezegenlerin ters tesirleri de, beyne gelmekte olan burçların daha hassas dalgalarına mâni olur.
Dünya yaşamında cehennem hayatını meydana getiren ters etkilerden kendini kurtaramayan beyinlerin, ışınsal bedenlerinin de daha sonra bu tesirlerden uzak kalabilmesi çok güçtür. Sizin için tek şanstır bu Dünya yaşamı...”
“Peki, yeniden bir beden edinerek Dünya’ya tekrar geri gelme şansı olamaz mı ruhların, ya da senin tâbirinle, holografik bedenlerin?..”
“Böyle bir şey tamamıyla imkânsızdır!..
Sana izah ettiğim gibi, önceden var olan kişilik ruhları var da, bunlar Dünya’da kendilerine birer beden seçip imtihan oluyorlar, sonra tekrar ruhlar âlemine geçiyorlar diye bir şey söz konusu değildir. Bu, ‘Ruhu’ ve mahiyetini bilemeyen birtakım insanların, kendilerine göre ortaya attıkları bir görüş ve sadece bir yakıştırmadır!..
Gerçekte oluşan şey, bedenlerin, kendilerinin devamı olan ışınsal bedenleri, beyin aracılığıyla oluşturmalarıdır. Dolayısıyla, her beyin kendi aynası ve devamı ışınsal bedeni oluşturur ve bu da âhiret âlemi dediğiniz ışınsal âlemde yaşamına ilelebet devam eder. Bilmem anlayabiliyor musun bunu?..”
“Peki, başka bir soru sorayım...
Madde bedenini terk etmiş kişilerin, şu anda Güneş sistemi dışındaki sistemlerle ya da burçlar dediğimiz takımyıldızlar ile ilişki kurabilmesi, onların yaşamlarına geçebilmesi mümkün müdür?..”
“Hayır!.. Sizin deyişinizle kıyamet kopmadıkça, Güneş büyüyerek yakın çevresindekileri yutup, uzaktakileri serbest bırakmadıkça, aranızdan geçmiş olanların dış sistemlere açılabilmeleri imkân dışıdır.”
“Onlarla bugünden hiç mi ilişki kuramazlar?..”
“Bugünkünden çok daha güçlü şekilde onlardan gelen tesirleri değerlendirebilirler. Ancak bu demek değildir ki onlarla yakın ilişkiye girerler!..”
“Peki, bizim bu sistemlerle ilişki kurmamız nasıl olur?..”
“Cem, şu beşer hayalini bırak!.. Diyelim ki, Mars’ta yahut Jüpiter’de size benzer birtakım insan benzerleri var da siz onlarla ilişki kuracaksınız!!! Asla böyle bir şey söz konusu değil!..”
“Yani sistem içinde insan türü olarak biz yalnız mıyız?.. Bizden başka canlı varlıklar mevcut değil mi?..”
“Cem, daha önce de sana anlatmıştım!.. Evrende, ‘cansız’ diye bir şey yoktur!.. Her şey, canlı ve bilinçlidir!.. Ancak, diğer canlılarla frekansınız tutmaz!
Siz insanlar, büyük bir yanlış yaparak, sizin gibi etten kemikten canlılar arıyorsunuz uzayda!.. Oysa evrende, bir karışlık bile olsun boş yer yoktur!.. Ve her noktada, bir canlı ve bilinçli varlık mevcuttur!.. Fakat sizin onlarla iletişim kurmanız imkânsızdır!.. Çünkü dalga boylarınız farklıdır...”
“Elf, sen bizim hangi dalga boylarımızdan söz ediyorsun?..”