Allâh’ın Nefsi ile Kaîm!
Ve bana buyurdu ki Rabbim:
−Yâ Gavs-ı Â’zâm, insanın cismi ve nefsi ve kalbi ve ruhu ve işitişi ve görüşü ve eli ayağı ve tamamını nefsimle izhar ettim... O yoktur, ancak BEN varım! Ve BEN de onun gayrı değilim!
Bize önceden izah edilen hususlar, burada daha da açık seçik bir hâlde bize idrak ettiriliyor.
“İnsanın nefsini, cismini, kalbini, ruhunu, işitişi ve görüşünü, elini ve ayağını, tamamını NEFS’imle açığa çıkardım”; yani, bu isimlerin işaret ettiği anlamların tümünün varlığı, benim varlığımla mevcuttur.
Şimdi bir kere daha tekrar edelim;
İnsanın nefsi, cismi, kalbi, ruhu, işitişi ve görüşü, eli ve ayağı yani her şeyi hep Hakk’ın NEFS’iyle mevcut ve kaîm…
Peki bu durumda “İnsan” isminin ardındaki varlık kimin oluyor?
Bazıları zannediyorlar ki, insanın bedeni kendine aittir de, o bedenin içindeki ruh, Allâh’a ait!??
Oysa yukarıdaki açıklamada gösteriyor ki, asla böyle bir şey söz konusu değildir.
“Allâh”, NEFS’iyle NEFS’inden meydana getirmiştir bu sayılan isimler ile anlatılan özelliklerin hepsini!
Dolayısıyla, “İnsan” isminin ardında, var olan gerçek varlık, mutlak olarak sadece ve sadece “Allâh”a aittir...
Ancak hemen şunu da belirtelim ki; Allâh, herhangi bir ismin işaret ettiği varlığın anlamıyla kayıtlanmaktan da mutlak olarak münezzehtir!
Burada bir de şu hususu belirtelim;
Varlıkta her ne algılıyorsak ve algılanıyorsa, hepsi de Allâh’ın isimlerinin işaret ettiği mânâların terkibinden meydana gelmiş olmasına rağmen, dolayısıyla o ismin ardındaki varlık Allâh olmasına rağmen, Allâh’tan gayrı bir varlığın orada mevcudiyetinden söz edilememesine rağmen; gene de o varlığa “ALLÂH” denilemez! Çünkü bu takdirde o varlık ve ihtiva ettiği mânâ ile Allâh isminin işaret ettiği varlığı, kayıt altına almış oluruz!
İşte bu sebepledir ki;
Algıladığımız ve algılanan her varlıkta, her zerresinde ve boyutunda, Allâh’ın varlığı dışında hiçbir şey olmamasına rağmen; yine de ona asla “Allâh” denilemez ve böyle bir yanlış anlama sonucu verilecek hükümden Allâh kesinlikle münezzehtir!
Zira “Allâh”, her türlü mânâ ile kayıtlı olarak düşünülmekten berî, sonsuz - sınırsız AHAD’dır!
Ve kişi, “Lâ ilâhe illâllâhu Vâhid-ül AHAD” diyemediği, yani bu cümlenin mânâsını idrak edip yaşayamadığı sürece şirki hafîden yani gizli şirkten kendini kurtaramaz.
İşte bu mühim sebepledir ki, Allâh, insanın nefsini, bedenini, ruhunu, kalbini, işitiş ve duyuşunu, elini ve ayağını hep NEFS’iyle meydana getirmiştir. Ve bu isimlerle anılan şeylerin hepsi de O’nun NEFS’iyle kaîmdir. NEFS’iyle izhar olmuştur. Dolayısıyla gerçekte insan diye bir bağımsız varlık mevcut olmayıp, o isim altında Allâh isimlerinin mânâ terkibi vardır.