Allâh’a Niçin “Tanrı” Denmez?
Biline ki...
Dilimizdeki “TANRI”, “İLÂH”, “MÂBUD” kelimeleri ile bunların İngilizce’deki karşılığı olan “GOD”, Fransızca’da karşılığı olan “DIEU”, Almanca’da karşılığı olan “GOT” kelimeleri hep “TAPINILACAK bir varlık” kavramını ifade eden kelimelerdir...
Yani, insanlar, bu kelimeler ile ÖTEDEKİ bir mâbuda, ilâha, tanrıya işaret ederler!
“ALLÂH” kelimesi ise ÖZEL olarak bir varlığın ismidir; ki o varlığa işaret etmek ve O varlığı tanıtmak için, ya çeşitli vasıflarıyla tarif ederiz; ya da bu vasıflarına çeşitli isimlerle işaret ederiz... Ancak, bütün bu isimler, hep O varlığın, sadece ve sadece çeşitli vasıflarına işaret eder; ve o vasfı yönünden, O’nu tarif eder...
Mesela, bu fakîre “HULÛSİ” derler... Bu isim, O’nun özel ismidir... Herhangi bir lisana bu ismi çeviremezsiniz... İngilizce de olsa, Fransızca da olsa hep gene “HULÛSİ” denmek zorunluluğu vardır...
İşte bunun gibi, “ALLÂH” isminin de, ÖZEL bir varlığın ÖZEL ismi olması nedeniyle, başka bir kelimeye çevrilmesi veya başka bir kelimeyle anılması mümkün değildir...
Esasen yukarıda belirttiğimiz gibi, diğer kelimeler “tanrısallık kavramına” işaret ederken; “ALLÂH” kelimesi ise tamamıyla ÖZEL bir VARLIĞA işaret eden ÖZEL bir isimdir...
Bu sebepledir ki, tanrısallık ifade eden hiçbir kelime, asla “ALLÂH” kelimesinin yerini tutamaz!..
“ALLÂH” yerine “TANRI” kelimesini kullananlar, bunu ya cahillikten, bilgisizlikten kullanmaktadırlar; ya da kavrayış yani idrak yetersizliğinden konuyu değerlendiremedikleri için yapmaktadırlar...
Nitekim, bu konuya, Türkiye’de yazılmış en değerli tefsir olan Elmalılı Hamdi Yazır merhumun “Hak Dini Kur’ân Dili” isimli eserinde şöyle temas edilmiştir:
“Gerek ismi has olsun, gerek ismi âlem, ‘ALLÂH’ismi celâli ile, yine ‘ALLÂH’tan başka hiçbir mâbud yad olunmamıştır...
Mesela, TANRI, HÜDA isimleri, ‘ALLÂH’ gibi ismi has değildir... İLÂH, RAB, MÂBUD gibi genel mânâ ifade eden kelimelerdir...
Arapçada İLÂH’ın cemine (çoğuluna) ALİHE, RABB’in cemine de ERBAB denildiği gibi Farsçada da HÜDA’nın cemine HÜDAYAN ve lisanımızda dahi TANRILAR, MÂBUDLAR, İLÂHLAR, RABLER denmiştir; çünkü bunlar haklıya ve haksız ıtlak edilmiştir... Hâlbuki hiç ALLÂH’LAR denilmemiştir ve denemez! Böyle bir tâbir işitirsek, söyleyenin cehline veya gafletine hamlederiz!
‘TANRI’ adı böyle değildir; mâbud, ilâh gibidir... Bâtıl mâbudlara dahi ‘TANRI’ ismi verilir... Müşrikler birçok tanrılara taparlardı... Filanların tanrıları şöyle, falanların tanrıları şöyledir denilir...
Demek ki, ‘TANRI’ ismi geneli, ‘ALLÂH’ ismi özelinin müradifi değildir, en genel bir tâbirdir...
Binâenaleyh, ‘ALLÂH’ ismi, ‘TANRI’ adı ile tercüme olunamaz!” (Cilt:1 - Sayfa:24-25)
İşte, böyle özel bir ismi olan ve “CÜZ” kavramından dahi münezzeh bulunan varlığa kişi, “ALLÂH” dediği zamanda, bu kavram yanı sıra bir de cüz tasavvur ederse; ya da bir cüz kabul ederse, bu hangi isim ve kavram altında olursa olsun, o kişi Allâh’a şirk koşmuş olur; yani Allâh gerçeğini örtmüş ve bir “TANRI” kabullenmiş olur!..
Ki bu durumda da şu âyetle uyarılır:
“ALLÂH YANI SIRA (kafanda) BAŞKA BİR TANRI OLUŞTURMA! YOKSA (şirk anlayışının sonucu) AŞAĞILANMIŞ VE KENDİ BAŞINA TERK EDİLMİŞ OLARAK OTURUP KALIRSIN!” (17.İsra’: 22)
İşte bu konuda ikinci bir uyarı daha:
“ALLÂH YANI SIRA TANRIYA (dışsal güce) YÖNELME! TANRI YOKTUR, SADECE ‘HÛ’.” (28.Kasas: 88)
Yani var olan gerçek mutlak varlık “ALLÂH” iken; sen, “ALLÂH” kavramından gaflete düşüp, “ALLÂH” İsmiyle İşaret Edilen varlığı ötende bir TANRI sanıp; böylece bir TANRI edinmiş durumuna düşme!..
Ötede ya da ötende bir tanrı kabul etmek suretiyle, farkında olmadan “ALLÂH” kavramı ve anlamı dışına çıkarak, “tanrı” kavramı içine girersin...
Böylece de Kur’ân-ı Kerîm’in açıklamış olduğu “vahdet” idrakından kendini mahrum etmiş olursun...
Ve böylece de nefsine en büyük zulmü yapmış olursun!..
“…KESİNLİKLE ŞİRK ÇOK BÜYÜK ZULÜMDÜR!” (31.Lukmân: 13)