Besmele Hakkında
“FÂTİHA” Sûresi’nin mânâsı eğer derinliğine doğru anlaşılırsa, bize Kur’ân-ı Kerîm kilidini açacak anahtarı verir...
“Kurân’ın sırrı Fâtiha’da; Fâtiha’nın sırrı Besmele’de; Besmele’nin sırrı da başındaki ‘B’dedir!”
Şeklindeki, bu konuyla ilgilenen hemen herkesin bildiği uyarı, olayın özüne ermek isteyenler için son derece önemlidir.
Bu durumda “FÂTİHA”nın mânâsına girebilmek için, önce “Bismillâhir Rahmânir Rahıym”i anlamak; “Besmele”nin mânâsına erebilmek için de önce “B” harfinin sırrını çözmek zorunludur...
Öyle ise önce “BESMELE”nin “B”sinden başlayalım işe...
Bunun için de önce Hamdi Yazır’ın tefsirinde “B” harfinin mânâsı ile alâkalı şu satırları okuyalım:
“İleri gelen büyük müfessirler diyorlar ki:
‘B’nin buradaki (besmelenin başındaki) mânâi ilsakı, ya MÜLABEST ve MUSAHABET veya istianedir...
Yani şuurumuzda hâsıl olacak olan nispet ‘Allâh, Rahmânı Rahıym’ ismine bir mülabest ve mâiyet hissi; veyahut ‘ALLÂH’ isminin ve ‘RAHMÂN’I RAHIYM’ sıfatlarının müsemma ve medlullerine nazaran Rahmeti ilâhiyeden istimdad ve istiane hissidir; ki evvelkinde, nazmı besmele, hâl; diğerinde, mefulü bih gayri sarih olur...
...Bu tevile göre, Besmele’nin meâli;
‘ALLÂHİ RAHMÂNI RAHIYM NAMINA’
Demek oluyor, ki bu da ‘B’da mülabese mânâsına dönüktür...
Fakat, bunun hâsılı, bir niyabet itirafıdır.
Bir işe başlarken, ‘filan namına” demek;
‘Ben, bunu, ona izafeten, ona hilafeten, onu temsilen, onun bir aleti olarak yapıyorum... Bu iş hakikatte, benim veya başkasının değil, ancak O’nundur’... demek olur...
Bu da, VAHDETİ VÜCUD mülahazasına dönük bir ‘FENÂFİLLÂH’ hâlidir ki; ancak risâlet, vilâyet, hâkimiyet, tasarruf gibi makamatı mahsusada cari olur...” (Cilt:1; Sayfa:43)
Bu açıklama merhumun Diyanet tarafından bastırılan orijinalinden alınmıştır... Ne yazık ki, günümüzde “sadeleştirilme” adı altında bir özel basımevi tarafından çıkartılan yeni basımda bu çok önemli bölümler bulunmamaktadır.
Oysa, yukarıya aldığımız “B”nin mânâsıyla ilgili yorum, bütün tasavvufla ilgilenen insanların ve evliyanın hedefi ve gayesi olan “HAKİKAT” sırrının anahtarıdır!.. Bu anahtarın, konunun tâliplerine bağışlanışıdır!..
“B” harfinin işaret ettiği mânâyı anlamamış kişiler, “ALLÂH”ı kendisinin dışında, ötesinde ve hatta “gökyüzünde bir TANRI” olarak düşünüp, daha sonra da işlerine akıl erdiremedikleri için hesap sormaya kalkarlar!
“B” sırrına erdirilmişler ise, “sonsuz-sınırsız ALLÂH” kavramı içinde, hem kendilerini hem de tüm evrenin bir “hiç” olduğunu fark edip, “an”sız bir biçimde “var olan yegâne vücud ALLÂH imiş” gerçeğinin zevkini sürerler!..
Bütün azap ve ıstırapları oluşturan, yanlışa şartlanmış “benlik” olduğu gibi; huzur ve zevkin vesilesi de “ALLÂH” kavramı içinde “hiç” olduğunu müşahede hâlidir!..
Demek ki “Allâh’a vuslat”ın yolu “B” sırrından geçiyormuş!
Öyle ise, biz yine dönelim “FÂTİHA”ya…
Biz gene dönelim “BESMELE”ye...
Biz gene dönelim “B”nin sırrına...
Fâtiha’yı okumaya daima “Besmele” ile başlarız... Niçin bu böyle..?
Çünkü Rasûlullâh (aleyhisselâm) buyuruyor ki:
“Bismillâhir Rahmânir Rahıym, her kitabın anahtarıdır!”
Nasıl, anahtarsız kilit açılıp içeri girilemezse; “besmele”nin mânâsını da kavramadan, “Kitab”ın mânâları anlaşılamaz! Şayet “Besmele”nin işaret ettiği bilinç düzeyi ile bu konuya yaklaşırsak, ancak o takdirde işin “sırrına” yönelmiş; ve o hedefe kilitlenmiş oluruz!
Nitekim geçmişte yaşamış son derece yüksek dereceli evliyaullâhın işaretine kulak verirsek anlayacağız ki; Fâtiha’nın “besmele” ile başlamasının sebebi, kişinin konuya hangi mertebeden yaklaşması gerektiği hakkında uyarılmasıdır!..
Yani, de ki, deniliyor...
“Rahmân ve Rahıym olan ALLÂH namına-adına”... Yani, “ALLÂH isminin işaret ettiği varlığın vücudu ile kaîm olan varlığım, O’nun Rahmeti olarak bu işi meydana getirmektedir”!
“Fiilimin hakiki ve mutlak meydana getiricisi ancak ve sadece ALLÂH’tır!.. “ALLÂH” anlamıyla benden bu fiil meydana gelmektedir...
Fiilimin ardında, O’nun Zâtı; O’nun İlmi; O’nun İradesi; O’nun Kudreti ve O’nun Hikmeti mevcuttur!..”
Öyle ise bu düşünce seviyesi ile yaşa; ve bunun dışındaki gerçeğe uymayan görüşlerle olayın hakikatinden perdelenme!
Hemen, bizim mislimiz bir “beşer” olan Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz’e yapılmış bulunan şu uyarıyı hatırlayalım:
“ATTIĞINDA, SEN ATMADIN; ATAN ALLÂH’TI!..” (8.Enfâl: 17)