Cehennem Rahmettir!

Er RAHMÂN-ir RAHIYMin mânâlarından daha başkalarına gelince...

Bu konuya daha önce, “besmele”nin izahında değinmiştik... Burada da değişik yönüyle işaret edelim...

“Er RAHMÂN” O’dur ki...

Mutlak “RAHMET” sahibi olarak, tüm mânâları, varlığından, varlığıyla meydana getirmektedir...

“RAHMET”; “Zâtî” ve “Sıfatî” olarak ikiye ayrıldığı gibi; “Rahmeti amme” ve “Rahmeti hassa” olarak dahi müşahede edilir...

“Rahmeti Zâtî”; bütün varlıkların zâtının ancak ve sadece ALLÂH’ın Zâtı ile kaîm ve var olmasıdır; ki bundan dolayı, var olan her şeyin Allâh’ın rahmetine ermişliğinden, söz edilir.

“Rahmeti Sıfatî” ise, varlıklarda zuhur eden tüm mânâların orijinalinin (terkipsellik söz konusu olmaksızın) ALLÂH isimlerine dayanmasıdır.

“Rahmeti amme”; yaygın rahmettir ki, bu rahmet sonucu, ölüm ötesi yaşamda, tüm insanların azapları, bir gün gelir sona erer... Ebediyen cehennem ortamında kalacak olsalar bile!.. “RAHMÂN”ın rahmeti cehennemdekilere bile erer!..

Bir kısım insanların “ebeden cehennemde kalacaklarına” dair Kur’ân-ı Kerîm’de hüküm bulunmasına rağmen, ebeden azap çekeceklerine dair bir açıklama mevcut bulunmamaktadır! İşte bu da “Rahmeti amme” yani yaygın rahmet iktizasıdır...

Burada “rahmet”i anlatırken, çok karşılaştığımız bir sorunun da cevabını hemen vermeye çalışalım…

Mâdem Allâh rahmet sahibi, öyle ise niçin insanları cehenneme atıyor?..”

Benzeri sorular hemen pek çok kişinin kafasını karıştırmakta...

NİÇİN CEHENNEM?..”

Din olgusunda en anlaşılamamış konulardan bir tanesi bu “Cehennem” olayıdır!..

Cehennem niçin yaratılmış?..

Cehennemde yaşayanlar var mı?..

Zebânîler kimdir, nedir?

İnsanlar niçin cehenneme giderler?..

Niçin cehennemde yanarlar?..

Yanmanın türleri var mıdır?..

Cehennemin ateşi nasıl bir şeydir?..

Ateş içinde yaşam nasıl devam eder?..

Ve daha bu gibi pek çok soru akla gelirken; cevap olarak konuya hiçbir açıklık getirmeyen; hatta âdeta kişileri isyana sürükleten basit izahlar ve mantıksız yaklaşımlar, düşünmeye çalışan pek çok insanın problemi olmaktadır...

Biz, Cenâb-ı Hakk’ın bu konuyu bize açtığı ölçüde, ve insanların hafsalalarının reddetmeyeceği sınırlar içinde kalarak, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım...

“Cehennem” kelimesinin bir genel anlamı vardır, bir de özel anlamı vardır!..

Genel anlamıyla “cehennem”, insanların azap duydukları ortam ve çevre şartlarıdır!

Bu itibarla, Dünya cehenneminden, kabir cehenneminden, mahşer cehenneminden söz edilebilir... Bulunduğunuz hapishane, hastahane ve daha başka ortamlar sizin için “cehennem” olabilir... Bunlar hep göresel cehennemlerdir...

Keza, kabir âlemine geçen kişinin, durumuna göre kabir cehenneminden bahsedilmesi dahi, yine bu göresel cehennem şekliyledir...

Buna karşın, mutlak cehennem, bizim müşahedemize göre Güneş’tir... Ancak bu göze görünen şekli ve yapısıyla değil şu anda da mevcut olan ışınsal ikizi itibarıyladır. “Ölerek” Dünya’nın ışınsal ikizine geçenler bu durumu seyrederler.

Bir süre sonra Güneş, bugünkünün 400 katı büyüklüğe, hacme ulaşacak ve bu süreç içinde de çevresindeki Merkür, Venüs, Dünya ve Ay’ı yutup, eritip, buhar edecek; sınırları Mars yörüngesine ulaşan, Dünya’nın 400 milyon katı büyüklüğünde, bir kızıl dev hâlini alacaktır...

İşte o zaman Dünya’nın çekim alanına bağlı tüm insan “ruhları”, yani “holografik bedenli insanlar”, Dünya’nın çekim alanının gücünü yitirmesi sebebiyle Dünya’dan kaçmak isteyeceklerdir.

Allâh’a tapınma amacıyla değil; kişinin ruhsal enerjisinin güçlendirilmesi gayesiyle önerilmiş ibadetleri, zikirleri yapmış olanlar, elde ettikleri “nûr-enerji” nispetinde Dünya üzerinden, Güneş’in radyasyon alev dilimleri içinden geçerek kaçabileceklerdir ki, bu durum “sırat” diye anlatılmıştır; sembolik bir “köprü-yol” tanımlaması ile!

Cehennemin alevleri “semum diye ifade edilmiştir Kurân’da; ki bunun günümüzdeki anlamı “zehirleyen ve tahrip eden radyasyon” demektir!..

Taşları, yani maddeyi yakıp yok eden; buna karşın insanların “ışınsal bedenlerini” ise sadece “yakan”, “yıpratan”, “deforme eden” Güneş radyasyonu, cehennemin dev alev dilimlerini oluşturmaktadır; ki bu alev dilimleri hâlen, günümüzde 800 bin kilometreye kadar yükselmektedir... Varın siz, o günkü 400 milyon kere daha büyük hâlin şartlarını eğer hafsalanız alıyorsa düşünün!

Cehennemde, iki türlü yanış söz konusudur!.. Birincisi, fiziki yani bedensel; ikincisi, manevî yani düşünseldir!..

37 / 68

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!