Çok Yönlü Namaz

“...Ve yukiymûnas salâte...”

“...Ve namazı kaîm kılarlar...”

Burada birkaç mânâ anlıyoruz...

Şayet dikkat edersek, “yusallûne” yerine “yukiymûnas salâte” denmiştir... “Namaz kılarlar” anlamına olarak “yusallûne kelimesi kullanılabilecekken; toplu olarak “namazın kaîm kılınmasından yani bu kelimeyle işaret edilen mânânın toplu olarak, elbirliğiyle gerçekleştirilmesinden söz edilmektedir; ki bu üzerinde önemle durulması gereken bir işaret olmaktadır...

Ayrıca salât; hem “dua” anlamındadır, hem de “namaz” anlamına gelmektedir... Öyle ise olayı burada da çift yönlü, yani her iki mânâya da dönük bir şekilde, ayrı ayrı değerlendirmek mecburiyetindeyiz... Yani, “salât”ın hem bireysel işlevi söz konusudur, hem de toplu işlevine dikkat çekilmektedir...

Toplu ve bireysel uygulaması söz konusu olan “salât”ın hem “dua” yanı, hem de “namaz” yanı mevcuttur...

Ve “NAMAZ”ın dahi, “kılınması”, “ikamesi”, “vustası” ve “daimîsi” mevzubahistir!..

Bize bu konuda açılanlardan, anlatabileceğimiz kadarıyla, bunları izaha çalışalım...

“SALÂT” kelimesinin mânâsını ister “dua” anlamıyla, ister “namaz” anlamıyla değerlendirelim, her iki şıkta da faaliyet beyinde ve düşüncede olmaktadır...

“Dua ve Zikir” isimli kitabımızda açıkladığımız şekilde, “DUA”“yönlendirilmiş beyin dalgaları” olarak mütalaa edebiliyoruz...

NAMAZ dahi; “okunan şeylerin mânâsının bilinmesi zorunlu olmadığına” göre bir yönüyle tamamen beyin faaliyetleriyle ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır[1]...

Böyle olunca, fark edilmektedir ki, en alt düzeyde yerine getirilen “salât” ile, yani “namaz kılınarak”;Allâh isimleriyle bezenmiş ve oluşturulmuş beyin tarafından, okunan âyetler ve dualar ile ilgili konuda “yönlendirilmiş dalgalar” üretilerek bunlar hem dışa, çevreye yayılmakta; hem de ruha yüklemektedir!..

Bireysel mânâda yapılan bu çalışma, şayet toplu olarak yapılma yoluna dökülürse, o zaman olay çok daha büyük boyutlarda sonuçlar oluşturmaktadır... Yani, “cemaatle namaz” veya “toplu dua” gibi!..

Çünkü pek çok beyinden yayılan güçlü yönlendirilmiş beyin dalgalarının istenilen amaca dönük bir şeyler oluşturma ihtimali çok daha fazladır!..

İşin içyüzü böyle olunca, “salâtı ikame etmenin” mânâsını, “inananların inançları doğrultusunda güçlü beyin dalgalarını kullanmak suretiyle, topluma yararlı yön verme” anlamında değerlendirebiliriz sanırım... Bu mânâda yağmur dualarından; düşmanın kahrına; ya da HAC’daki milyonların vakfe duasına kadar çeşitli duaları hatırlayabiliriz.

Diğer taraftan olayı “namaz” olarak ele aldığımızda da aynı hususa işaret edildiğini görmekteyiz...

“Cemaatle kılınan namaz, ferdî kılınan namazdan yirmi beş kat daha kazançlıdır” şeklindeki Rasûlullâh açıklaması bu olayı açık-seçik vurgulamaktadır...

Demek ki, “salâtın topluluk tarafından ikamesinin” bir mânâsı da bu oluyormuş...

Gelelim “salât” kelimesinin “bireysel namaz” olarak anlaşılması doğrultusunda fark edebileceğimiz anlayış seviyelerine...

“NAMAZ”ın “kılınmasına”, “ikamesine”, “vustasına”, “daimîsine”...

Kılınan namaz, genelde pek çoğumuzun her gün kılmakta olduğu namazlardır... Namaza durur, okunması gerekli olanları, bir çoğumuz mânâlarını dahi bilmeden okur, gerekli hareketleri yaparak ibadetimizi tamamlarız... Bu arada aklımıza çeşitli olmadık fikirler de gelebilir, ve elde olmaksızın onları düşünebiliriz... Bu kılınan namazın faydası, öncelikle emre uymanın getirdiği imanı kuvveden fiile dönüştürmektir...

İkinci olarak kazanç, namaz içinde okunanların farkında olmasak dahi, bu mânâ ve enerjinin (nûrun) beyin tarafından ışınsal enerjiye çevrilerek ruha yüklenmesi, böylece kişinin “nûrunun” artmasıdır.

Bu sebepledir ki, “Ben namazın tam hakkını veremiyorum; öyle ise hiç kılmayayım diyerek terk etmek, kişi için çok büyük kayıptır!..

Maalesef, namazın “ikamesi denen husus, günümüzde namaz “kılınmasına” dönüşmüştür!.. Yani, genelde edâ edilen namaz, “ikame” derecesinden, “kılınma” derecesine inmiştir!..

Hâlbuki namazın “ikamesi” ile “Mi’râc” hâsıl olur!..

Niteki Rasûlullâh (aleyhisselâm) şöyle buyurur:

“Namaz müminin mi’râcıdır!..”

Namazın “müminin mi’râcı olması” kişinin Allâh’a vuslatı demektir!..

“Varsaydığın” benliğinin “yok”luğunu müşahede ile “ALLÂH BÂKÎ’DİR” diyebilmendir.

Eğer ki sen, namaz hâlinde, namazın hakkını veremiyorsan, henüz namazı “ikame edemiyorsun demektir... Zira namazın hakkını vermenin en alt derecesi “İHSAN” hâlidir...

Namazda “ihsan” derecesini Efendimiz (aleyhisselâm) şöyle anlatıyor:

“Sen Allâh’ı göremiyorsan dahi, Allâh seni görüyor olarak düşünüp, namazını böylece edâ etmendir İHSAN!..”

Bunu da, basit bir dille, “Allâh’ın huzuruna çıkmak” diye dilimize çevirmişler.

Hâlbuki, sadece namazda değil, her an O’nun huzurundasın!.. Her an O’nun huzurunda iken, bundan gaflet edip; sadece namazda O’nun huzuruna girmeyi kabullenmek, son derece önemli bir “SAPMA”dır!..



[1] Ki bu durumun beyni nasıl ilgilendirdiğini İNSAN ve SIRLARI isimli kitabımızda tafsilâtlı olarak anlatmıştık...

56 / 68

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!