“Namazdasın, Allâh’ın huzuruna çıktın…” demek son derece fahiş bir yanlıştır!.. Küfre kapı açan bir yoldur bu düşünce!.. Niye?..

Çünkü, namazın dışında iken, O’nun huzurunda değilsin, o bulunduğun yerde O yok(!)... Seni görmüyor, bilmiyor; ötelerde bir yerde oturuyor da; sen namaza durunca O’nun huzuruna gidiyorsun, giriyorsun!!! Olmaz böyle şey!..

Bu “sapmış” düşüncenin kişiyi getirdiği nokta, Allâh’ı inkâr ve ötede, tepede, uzakta bir yerde ya da boyutta, bir “tanrı” kavramını kabullenmedir!..

İşte bu sebepledir ki, bu hususu iyi anlamak ve değerlendirmek zorundayız...

“Namaz dinin direğidir!”...

Buyuruyor Rasûlullâh (aleyhisselâm)... Niçin?..

“Namaz dinin direğidir deniyorsa şayet; önce anlamak gerek... Nedir dinin direği?.. “NAMAZ”!.. Nedir “NAMAZ”..? Ki “ikame” oluna...

İkame olunan namaz ise “HUŞÛ” ile edâ edilen “namaz”dır!.. Bu kişilerden “namazlarında haşyet hâlindedirler” denerek söz edilir!..

“Haşyet”, bilelim ki “korku” değildir...

“Korku”, kişinin zarar göreceği bir şey karşısında “eyvah ne yaparım” duygusudur...

“Haşyet” ise, karşılaşılan azamet, ihtişam, yücelik, olağandışılık, ve daha birçok bu tür tanımlamanın getirdiği ulvîlik önünde; aczini, yetersizliğini ve nihayet “hiçliğini” hissetme hâlidir... Bu hissediş, “haşyet duyma” olarak tanımlanır...

“Namaz”daki “haşyet”e gelince...

Basîret sahibi bir kişinin “haşyet” hâlini hissetmesi için ALLÂHU EKBER sözcüğünün mânâsını tefekkür etmesi yeterlidir!..

Ancak, isterseniz bu hususu biraz daha sonraya bırakıp, namaz öncesi gerekli olan hazırlıktan söz edelim; “huşû ile namazın ikamesi” için...

Dindeki tâbirleriyle namazın tamam olması için şu şartlar gereklidir... Necâsetten taharet, hadesten taharet, setri avret, vakit, niyet, kıbleye yöneliş...

Bu altıya bir altı şart da namaz içi olarak eklenir: iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rükû, sücud, teşehhüd miktarı ka’dei âhire...

Şimdi bu toplam on iki şartı kısaca açıklayalım...

Necâsetten taharet, pislikten arınmaktır... Görünür ve görünmez olmak üzere iki türlü “necîs” yani “pislik” vardır...

Görünür olanı malûm; büyüğüyle, küçüğüyle...

Görünmez olanı ise daha mühimdir ki, Kur’ân-ı Kerîm bu pisliği “ŞİRK” olarak açıklamış ve “ŞİRK EHLİ, NECÎSTİR” hükmünü duyurmuştur!

Kişinin namaza yönelmesi için önce “ŞİRK”ten arınması gerekmektedir...

“Şirk”, iki türlüdür; gizli şirk[1] ve açık şirk!..

Ancak şu da var ki, kişinin, ALLÂH İsmiyle İşaret Edilen Zât’ın varlığını anlamadan, gökte tasavvur ettiği bir tanrıya yönelmesi, ona ne dereceye kadar yarar sağlar, bunun da üzerinde düşünmek gerekir sanırım...

İkinci şart hadesten taharet yani abdest almak idi... Maddisi suyla olur, ya da toprağa teyemmüm ile... İcabında bir bardak suyla abdest alınabildiğine; teyemmümde, yüze toprak sürüldüğüne ve toprak sürülen bir yüze de temizlenmiş diyemeyeceğimize göre, bundan anlaşılmaktadır ki, abdestin maddi yönü temizlik gayesine bağlı değildir...

Öyle ise, niçin abdest almaktayız?[2]

Manevî mânâda abdest ise, duyularından ve organlarından sâdır olan fiillerden; yani bunları kendi yarattığını sanıp kendine mâl etmekten arınmaktır...

Her şey bir hikmete dayalı olarak Hak tarafından yaratılmaktadır; diyebilmektir!..

Ve hatta, idrak edebiliyorsan eğer, Hakk’ı hikmetle kayıtlamaktan dahi kaçınmaktır!..

Setri avrete gelince... Genel anlamıyla, avret kabul edilen yerleri namazda örtmek demektir. Erkek ve kadınlar için farklıdır!..

Düşünsel boyuttaki setri avret için beşerî şartlanmaların, değer yargılarının ve duyguların üzerine şal atarak; objektif olarak Allâh ilmine açık olmak gerekir... Bu yapıldığı zaman, “benlik” kavramı örtülmüş olur!.. Zira, “benlik” insanın ayıp yeridir; ki atılamıyorsa dahi, hiç olmazsa örtülmelidir...

Vakit, namazın gerçekleşmesi için gerekli olan bir husustur. Hangi vaktin içinde iseniz, o vaktin namazını kılabilirsiniz ancak!.. O vaktin namazı dışında kıldığınız tüm namazlar “yararlı” namazlar sınıfındadır...

Zâhirde, namazın bilinen beş vakti vardır... Derinlik mânâsı itibarıyla vaktin girmesi ise; kişinin “benlik”ten arınmasıyla huzurullâhta “benliksiz” olarak yer almasıdır!..

Niyet, kişinin namaza hazırlanma düşüncesidir... Yöneliştir... Karardır... Hedef Allâh’ta yokluğunu fark edip; dilinde okuyanın “O” olmasıdır!..



[1] Konuyu fazla yaymamak için detayına girmiyorum... Ancak düşünü dünyasında yer alabilen “gizli şirk”in ne olduğunu öğrenmek isteyenler, GAVSİYE AÇIKLAMASIve TECELLİYÂT isimli kitaplarımızı inceleyebilirler...

[2] Bunun açıklamasını da İNSAN ve SIRLARI isimli kitabımızda bulabilirsiniz...

57 / 68

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!