İlim, bende böyle bir yontulmayı getiriyor. Böyle bir yontulma dolayısıyla da artık ben, onunla fazla meşgûl olmuyorum, kafamı bile yormuyorum, “Niye?” diye kızmıyorum...
İnsan, bir sinirlenme anında, sinirlenip bağırdığı bir anda, beyinde milyonlarca hücre infilâk ediyor, yok oluyor! Bir andaki bu sinirlenmenin şiddetine göre, beyinde infilâk oluyor, kısa devreler meydana geliyor, zincirleme reaksiyon oluşuyor! Yenisi oluşmayan beyin hücrelerinin bir kısmı tümüyle tahrip olup, kullanılmaz hâle geliyor!
“Keskin sirke küpüne zarar verir” sözü buna dayanıyor! Bir infilâk anında kendi beynini harap ediyorsun! Sen, karşımdakine kızdım diyorsun, hâlbuki bir bıçakla kendi karnını yarıyorsun! Karnını yarmak daha basit... Çünkü karnındaki yara iyileşir, geçer... Ama, beyinde infilâk eden hücrelerin yerine yenisi gelmez!
İşte bak! Aldığın ilmin sende hazmolması sonucunda ilim, senin otomatik olarak davranışlarını ve uygulamalarını kontrol ediyor ve o ilimle sen yontulmuş oluyorsun. Yani seni yontan ilmin oluyor. Dışarıdan biri seni yontmuyor, ilmin seni yontuyor!..
Elmas vardır, 16 kesimdir. Bir kıratlık taşı alırlar, 16 kesim yaparlar. Bunun değeri diyelim ki 100 milyon liradır. Bir kıratlık aynı elmasa 32 kesim yapılırsa, 10 milyar lira, 52 kesim yapılırsa değeri bir trilyona yükselir. Aradaki değer farkı, yontulmadan kaynaklanıyor!
Hepimiz birer elmasız!.. Ama, ilim bizi ne kadar yonttuysa, basamak değerimiz o kadar yukarıda olacaktır.
SORU: Gelebileceğim seviye, yani beynimi çalıştırıp ilmi değerlendirme bana bağlı. Yani, oynak bir şey... Oynak bir şeyse, bu merdivenin de oynak olması lazım gelmez mi?..
Hayır! Merdivendeki yerin sâbit!.. Merdivendeki yerin demek, senin yaratılış amacın ve hedef noktan demek... Senin o oynama anındaki yerin son noktan değil!.. Sen yaşamda karşılaştığın olaylar ve bunların sonucunda son bir yontuma gireceksin. Son yontulma hâlin, senin o sâbit yerini oluşturuyor. Bu hâlin ise, ölüm anındaki hâlindir senin!..
Cehennemdeki yontum ise, dünyadaki kapasitenin kalan artıklarının atılmasıdır! Yani, diyelim ki altın madenini yonttun, belli şekle soktun. Ancak altının üstünde bazı pislikler var! Pislikler ateşte yakılır! Altın ateşte saf hâle gelir... Cehennem, altının saf hâle gelme evresidir. Cehennem yontu yeri değildir!
Cehennem, dünyada aldıklarının, saf bir şekilde kalması ve açığa çıkması ortamıdır. Oradaki arınmanın neticesi de, saîdler için cennet dediğimiz ortamdır...
Kişi hangi sebepten olursa olsun, dünya yaşamında edinmiş olduğu, cennet ortamına uygun düşmeyen özelliklerinden arınmak için bir ara ortamdan geçer ki, bunun adına insanı yakan ortam anlamına gelen “cehennem” ismi takılmıştır!
Sonsuza dek cehennemde kalacaklar ise, yine bu ortamda kendi hakikatlerine uymayan özelliklerden çok büyük çileler, sıkıntılar sonucu arınırlar... Böylece de artık azapları sona erer, yanma son bulur; “cehennemin dibindeki ateş sönüp, cırcır otu biter”!..