“İKRA” sözünün Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’a söylendiği an’ı, yeri ve şartları göz önüne getirelim...
Yer, Hıra Tepesindeki bir mağaranın önü! Zaman, yaklaşık 1400 küsur yıl evveli! Ve elde olan hiçbir yazılı metin yok!
Şimdi bu hususa lütfen çok dikkat edin!
Cebrâil isimli melek tarafından, Hz. Muhammed Mustafa’ya hitap ediliyor:
− İKRA yani “OKU”!
Ama bu hitapla birlikte de olsa, eline hiçbir yazılı metin verilmiyor!..
Şayet bir yazılı metin verilse idi!.. Ama kağıt üzerine; ama deri üzerine; ama kemik üzerine; ama taş üzerine; her ne üzerine yazılı bir metin olursa olsun; şayet bir yazılı metin verilmiş olsaydı..!
Ve Hz. Muhammed de buna karşılık;
“Ben ümmîyim, onun için bunu okuyamam” deseydi; bu olayı Hz. Muhammed’in bildiğimiz anlamda okuma-yazma bilmeyişine işaret olarak alabilirdik belki!.. Ancak ne var ki, olay asla böyle cereyan etmiyor!
Cebrâil (aleyhisselâm)’ın;
− İKRA!.. Yani, “OKU” hitabına, Hz. Muhammed şu cevabı veriyor:
− Mâ ene bikariyyun!
− OKUYABİLENLERDEN DEĞİLİM![1]
Burada önce şu hususa dikkatinizi çekelim...
Bir kişiye durup dururken “OKU” deseniz, bu isteğe karşı alacağınız cevap kim olursa olsun, şu olacaktır:
− Neyi okuyayım?..
Çünkü, o kişi sizin neyi oku dediğinizi bilmediği için tabii olarak neyi okumasını istediğinizi soracaktır...
Şayet, “OKU” hitabına karşılık olarak, “NEYİ OKUYAYIM?” sualiyle karşılaşmamışsak; bu durum bize şunu gösterir:
Hitap edilen kişi, kendisinden neyi okuması istenildiğini bilmektedir!
Evet, nitekim Hz. Muhammed dahi, kendisine “İKRA” yani “OKU” dendiğinde, neyi okuması gerektiğini biliyordu!
Ancak ne var ki, “OKUYAMIYORDU”!
Bu “okuyamama”nın anlamı yazılı herhangi bir metni eline alıp da harfleri deşifre edememek değildi!
“Okuma-yazması olmamak” anlamında, okuyamamak değildi!
Öyle ise neydi?..