Bu şartlar altında, kişinin önünde iki şık vardır;
Ya kendini sistemin düzenine göre ayarlayarak, gene sistemin şartlarından yararlanmak suretiyle, geleceğe dönük birtakım yararlar sağlayacak çalışmalarla dünya hayatını değerlendirecek...
Ya da geleceğini ve sistemin düzenini hiç düşünmeden, tamamıyla bedene dönük faaliyetler içinde yaşayarak bu dünya hayatını tamamlayacaktır!
İşte “DİN” adı verilen “ölüm ötesi yaşama hazırlanma sisteminin” altındaki bu sırrı çözememiş kişiler, olayı yanlış bir değerlendirme sonucu “toplum nizamını” sağlamak amacıyla dinin geldiği kanaatine vararak olayı bağlamışlardır...
Tabii bu da neticede, devlet rejimlerini konu almaya kadar uzanmıştır!
Oysa, tekrar ediyoruz, “DİN”deki “ibadetler” bütünü dünya yaşam rejimleriyle ilgili olarak değil, kişinin ölüm ötesi yaşam gerekleriyle ilgili olarak gelmiştir.
Nitekim, Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın bütün yaşamı boyunca bize açık seçik vurgulamak istediği hususlar şunlardır:
1- “ALLÂH”, tapınılacak bir TANRI değildir ve “ALLÂH”a TAPINMAK muhaldir!
2- Kişinin yaptığı ve yapacağı bütün çalışmalar “tapınma” değil, “kulluk” gereğidir... Zorunludur!
3- Kişinin bütün ibadetleri, gökteki muhayyel bir tanrıya yaranmak için olmayıp; kendi geleceğine, ebedî hayatına dönük kazançlar temin etmek gayesine dönüktür.
4- Kişi, kendi özü, orijini, YARATICISI, aslı olan “ALLÂH”ı tanımak ve “vehmettiği” yani “var” ZAN ve kabul ettiği muhayyel “benliğinden” arınmak için; “ölmeden önce ölmek” zorundadır!
Aksi hâlde, “perdeli” olarak madde ötesi âleme geçer ki, ondan sonra da daha evvel anlattığımız sebepler yüzünden bir daha asla “perdelilikten” kendini kurtaramaz.
İşte gerek bundan önceki kitaplarımızda ve gerekse bu kitabımızda hep, çok değişik yön ve boyutları ile, yukarıda saydığımız dört maddenin izahını yapmaya çalıştık.
Kesin olarak idrak edelim veya iman edelim ki, Hz. MUHAMMED’in açıkladığı “ALLÂH” ve O’nun bildirip açıkladığı İSLÂM DİNİ, bugüne kadar halk arasında veya dinî mahfillerde, hikâyeler ve hurafelerle karıştırılarak anlatılan “Din” anlayışından çok ötedir.
Ve bu gerçek “ALLÂH” anlayışı ancak ilerideki toplumlar tarafından çok daha iyi anlaşılabilecektir.
Nitekim, anlattıklarımızın gerçek olduğunu, yapacağınız en ufak bir kaynak araştırması ve bu araştırma üzerinde kuracağınız tefekkür sistemi, size idrak ettirecektir!