Hz. MUHAMMED’in açıkladığı “ALLÂH”, bir TANRI değildir!
Hz. MUHAMMED’in açıkladığı “ALLÂH”, AHAD’dır!
Hz. MUHAMMED’in açıkladığı “ALLÂH”, sonsuz mânâlara sahip olup, her an bunları seyir hâlindedir!..
Bu “SEYR”in mahalli de, “Esmâ âlemi”dir!..
ZÂT’ı itibarıyla Vâhid-ül AHAD...
Sıfatları itibarıyla HAYY, ALİYM, MÜRİYD, KAADİR, SEMİ’, BASIYR, KELİYM’dir.
Kendisinde bulunan özellikleri itibarıyla, sayısız mânâlara sahiptir ki; bunların bir kısmı gene Hz. Muhammed tarafından “Esmâ ül Hüsnâ”da açıklanmıştır.
“Efâl âlemi” denen fiiller âlemi ise... Buna, “tüm varlıklarıyla, o varlıkların algılayabildiği evren” de denebilir.
“Efâl âlemi” denen fiiller âlemi, yani meleklerin, cinlerin ve insanların da içinde yer aldığı kâinat ise bu varlıkların algılama araçlarına, duygularına göre mevcut olup; ALLÂH’ın “İLMİNDE”, ALLÂH’ın “İNDÎNDE” mevcut “İLMÎ SÛRETLER”dir.
Ya da başka bir ifade tarzıyla, var olan her şey, hakikatte “İLMÎ SÛRETLER”dir... “Ki bunlar asla vücud kokusu almamışlardır” hakikat ehline göre…
Kısacası, yaşadığımız kâinata ait olarak bilinen her şey, gerçekte vücud, varlık sahibi olmayıp; sadece ve sadece “ALLÂH’ın İLMİNDE” mevcut, basit anlayışımıza indirgenmiş ifadesiyle “hayal olan” varlıklardır!..
İNSAN, hangi devirde yaşarsa yaşasın; beş duyu ile algıladığı verilere dayanarak, hangi ilme sahip olursa olsun, varlığın ORİJİNİNİ-HAKİKATİNİ asla hissedemez!..
Beş duyu ilmi, sizi makrokozmosta ya da mikrokozmosta sayısız uzaylara ve boyutsal evrenlere sürükler!.. Beş duyu ilmiyle yıldızlardan galaksilere, galaksilerden karadeliklere, karadeliklerden akdeliklere, akdeliklerden yeni evrenlere sürüklenir; hep ÖTEDE BİR TANRI yanılgısı içinde yaşar gidersiniz!..
“RUH İNSAN CİN” isimli kitabımızda, günümüz insanının “UZAYLI VARLIK” dediği, eski dildeki ifadesiyle “CİN” denen varlıkların, insanları aldatma ve gerçekten saptırma yollarını anlatırken, bu yollardan birinin de çeşitli “Din’den” veya “HAKK’tan” görüntülerle, fikirlerle, insanı “ALLÂH”tan mahrum etmek olduğuna değinmiştik... Bilvesile, burada da aynı noktaya mevzumuz yönünden değinmek istiyorum…
“UZAYLI” sanılan bu varlıklar ya da İslâm’daki adıyla “CİNLER”, iki konuda kesinlikle yetersizdirler ve ilişkide oldukları insanları da bu iki konudan daima uzak tutmaya çalışırlar... Ki bu iki konu; ALLÂH’ın AHAD oluşu ve KADER konularıdır!..
Zaten, KADER olayı, ALLÂH’ın AHAD oluşunun doğal sonucudur!
İslâm’ın “Tevhid” inancı, yani Hz. Muhammed’in açıkladığı inanç sistemi; TAPILACAK TANRI OLMADIĞI, ALLÂH’ın AHAD olduğu ve bu yüzden bir TANRI’nın mevcut olmadığı; insanların, bütün yaşamları boyunca kendilerinden meydana gelecek fiillerin neticelerine katlanacağı esasına dayanır!
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in çeşitli âyetlerinde hep, insanın bilfiil kendi çalışmalarının, yaptıklarının karşılığını alacağı şöyle vurgulanır:
“İnsan için yalnızca çalışmalarının (kendisinden açığa çıkanların) sonucu oluşacaktır!” (53.Necm: 39)
“Muhakkak ki siz o feci azabı tadıcılarsınız! Yaptıklarınızın sonucundan başka bir şey yaşamazsınız!” (37.Sâffât: 38-39)
“…Yaptıklarınızdan başkası ile cezalandırılmazsınız (yaptıklarınızın sonuçlarını yaşarsınız)!” (36.Yâsiyn: 54)
“Her birinin, yaptığı amellerinden (oluşan) dereceleri vardır. Tâ ki onlar, haksızlığa uğratılmaksızın amellerinin karşılığını tam görsünler.” (46.Ahkaf: 19)
Yukarıdaki âyetlerde de görüldüğü üzere; insan, Dünya’da yaptığı çalışmalarının karşılığını göreceğine göre, acil olarak ilk yapması gereken şey ölüm ötesi yaşamın ne olduğunu araştırarak “ALLÂH”ın ne olduğunu idrak etmektir... Zira, “DİN” konusunun temel taşı, “ALLÂH” kavramıdır.
Öncelikle ve kesinlikle şunu belirtelim ki, kim “ALLÂH” isminin mânâsını anlamamışsa, mevcudatın yapısını öz değeriyle bilmesine asla imkân yoktur!
Esasen, evrenin ve insanın yapısını dahi, ancak, “ALLÂH”ın ne olduğunu anlayabildikten sonra kavramak şansına sahibiz. Aksi hâlde, lokalize değerlendirmelerle yetinmek zorunda kalacak ve konunun özünden mahrum olacağız!
Öyle ise, bu gerçeği fark ederek, şimdi, “İHLÂS” Sûresi’nde “ALLÂH”ı anlatan ve hepsi de âdeta birer şifre olan kelimeler üzerinde duralım, anlayışımız ölçüsünde...