Niçin Zikir?
Evet, “Din”, dünya saltanatı için değil; kişinin ölüm ötesi saltanatı ya da Hz. İSA’nın deyimiyle, “göklerin krallığına ulaşabilmesi” için gelmiştir... Ki bu da ancak kişinin kendi hakikatine ermesiyle mümkün olabilecektir.
Bu biliş neyle temin edilecektir?..
Elbette beyin ile!
Beynimizi ne düzeyde, ne kapasitede kullanıp değerlendirebilirsek, kazancımız o nispette olacaktır!
O nispette, geniş düşünebilme kabiliyetini elde edecek; o nispette objektif bakış açısına ulaşacak; o nispette ruhumuzu güçlendirecek; o nispette “ALLÂH”ı daha fazla tanıma fırsatını bulacağız.
Peki, beyindeki bu gelişmeler nasıl olacak?..
“DUA ve ZİKİR” isimli kitabımızda çok detaylı olarak izah ettiğimiz bir biçimde, yani “ZİKİR” denilen çalışmayla!
Evet, bütün bunları sağlamanın anahtarı “ZİKİR”dir!
“İNSAN ve SIRLARI” isimli kitabımızda bu konunun sistemini detaylı olarak izah ettiğim için, burada, bu konudan kısaca bahsetmek istiyorum...
ZİKİR, birinci anlamda, “ALLÂH”ın belirli isimlerini ya da belirli duaları tekrar etme diye anlaşılır. ZİKİR, ikinci anlamıyla ise, hatırlama, anma, üzerinde durma şeklinde anlaşılır.
Daha üst boyutta “ZİKİR” ise tefekkürü yani derin ve kapsamlı düşünceyi doğuracak bir biçimde konunun üzerine eğilme olarak anlaşılır.
İşte “ZİKİR”in önemi hakkında Kur’ân-ı Kerîm’den bazı uyarılar:
“Ey iman edenler... Mallarınız da evladınız da sizi Allâh’ın zikrinden (Hakikatinizi hatırlamaktan) meşgûl edip (gereğini yaşamaktan) alıkoymasın! Kimler bunu yaparsa, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir!” (63.Münafikun: 9)
“(Tapındıkları nesneler) dediler ki: ‘Subhansın sen! Senin dûnundan velîler edinmek bizim için mümkün değil! Ne var ki, sen onları ve atalarını yararlandırınca, bedensel zevklere dalıp; nihayet, hakikat bilgisini hatırlamaz oldular! Sonunda mahvoldular!’” (25.Furkan: 18)
“Kim (dünyevî - dışa dönük şeylerle) Rahmân’ın zikrinden (Allâh Esmâ’sının kendi hakikati olduğunu hatırlayarak bunun gereğini yaşamaktan) âmâ (kör) olursa, ona bir şeytan (vehim, kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri) takdir ederiz; bu (kabulleniş), onun (yeni) kişiliği olur! Muhakkak ki bunlar onları (hakikate erme) yolundan alıkoyarlar da, onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler!” (43.Zuhruf: 36-37)
“Şeytan (yalnızca beden olma fikri) onlara yerleşti de, onlara Allâh’ın zikrini (hatırlatılan hakikatlerini, bedeni terk edip Allâh Esmâ’sıyla var olmuş yapılarıyla {şuur} sonsuza dek yaşayacaklarını) unutturdu! İşte onlar Hizbüş Şeytan’dır (şeytanî fikir yandaşları - kendini yalnızca beden sananlar)... Dikkat edin, muhakkak ki Hizbüş Şeytan (kendini yalnızca beden sananlar) hüsrana uğrayanların ta kendileridir!” (58.Mücâdele: 19)
Zikir yapmamak, genelde çoğumuzda mevcut bulunan, en büyük eksikliktir... Zikir gücünden mahrum beyinler ise kolaylıkla CİN’lerin etkilerine açık duruma gelmektedirler.
İnsanın, şeytana tâbi olması, ifadesiyle anlatılan bu olay zannedildiğinden çok çok daha büyük boyutlarda önemli olan bir durumdur.
İnsanların EKSERİYETİNİN, cinlerin hükmü altında olduğunu şöyle vurgulamaktadır Kur’ân-ı Kerîm:
“(Allâh) onları topluca haşrettiği gün: “Ey cin topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!” (der)...” (6.En’am: 128)
Günümüzde kendilerini “UZAYLI VARLIKLAR” olarak insanlara takdim eden ve genelde “UZAYLILAR” olarak kabul edilen “CİN” adı verilmiş varlıklara karşı insanın yegâne savunma mekanizması “zikir”dir! Cinnî etki altında olanların en belirgin özelliği ise, mantıksal bütünlükten yoksun konuşmaları, konuşmalarının bir kısmının diğer kısmına çelişkili olmasıdır.
Onlara karşı okunacak “ZİKİR” yani “DUALAR” ise Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle öğretilmektedir:
“Rabbi inniy messeniyeş şeytanu Bi nusbin ve azâb; Rabbi eûzü BiKE min hemezâtiş şeyâtıyn ve eûzü BiKE Rabbi en yahdurûn. Ve hıfzan min külli şeytanin mârid.” (38.Sâd: 41 – 23.Mu’minûn: 97-98 – 37.Sâffât: 7)
SİGARA... Günümüzde, cinlerin en önde gelen duman gıdalarından biri olan ve bu yüzden de sigara içenlerin yanından hiç ayrılmayan cinlere karşı, insanın yegâne kendini koruma yolu zikir ve duadır.
DUA ve zikirle beyninde kendini koruyucu türden kalkan dalga üreten kişi, kısmen cinlerin beynine yolladığı impalsları zayıflatmakta ya da tamamıyla engelleyebilmektedir.
Çünkü zikrin faydalarından biri de, üzerinde çalışılan zikir konusuna göre, kişinin çevresinde, kişinin beyninden yayılan bir koruyucu alan oluşturmasıdır.
Evet, beynin zikir yoluyla gelişmesi ve hem kendisini hem de çevresini tanıyabilmesi, insanın ana gayesi olmalıdır... Zira, beynimizde hayal dahi edemeyeceğimiz çok üstün güçler mevcut bulunmaktadır, iş ki kullanabilelim!..
Zira ancak böylelikle, insanın ve varlığın yapısını, çalışma sistemini, kişide ne özellikler bulunduğunu, bunların nasıl değerlendirileceğini anlar, daha sonra da gerekli zikir çalışmalarını yaparak bunları elde ederiz!