Dolayısıyla, “ALLÂH’ın ZÂTI üzerine tefekkür etmek muhaldir!”
İşte bu yüzden “AHAD” olan “ALLÂH”, kendisinin dışında hiçbir varlık mevcut olmadığına, gene kendisi şehâdet eder.
“Şehîd Allâhû enne Hû, lâ ilâhe illâ HUve, vel Melâiketü ve ulül ‘ılmi…” (3.Âl-u İmran: 18)
“Allâh şehâdet eder, kendisidir “HÛ”; tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Esmâ’sının kuvveleri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder…”
Burada özellikle vurgulamak istediğimiz çok önemli bir nokta var!..
Önce varlığı, mevcudatı, kâinatı, uzayları tanıyıp da; sonra “ALLÂH” adıyla işaret edileni tanıyalım görüşü fevkalâde yanlıştır!
Eserden müessire gitmek, diye eskilerin tarif ettiği bu yol son derece uzun, dolambaçlı, tehlikeli ve âdeta labirent gibi bir şeydir!.. İçine bir girenin bir daha kolay kolay çıkması mümkün değildir.
“ALLÂH”ın kelimelerinin sonu yoktur!.. “ALLÂH”ın isimlerinin işaret ettiği mânâların sonu yoktur!
O mânâların seyri anlamında olan oluşların da sonu yoktur!..
Netice olarak âlemlerin sonu yoktur!
Âlemlerin sonu kabulü, “hükmî”dir ve ZÂT’a nispetledir!
Zâhir ve Bâtın ilimleri, bu hakikati idrak ve yaşam için yeterli değildir.
Zâhir ilimleri denen beş duyuya dayalı ilimler, ki cifir ilmi de buna dâhildir; bâtın ilimleri denen beş duyu ötesi ilimler, ki hissî müşahede ve keşif bu bölümde mütalaa edilir, Hakikati yaşamaya ve “ALLÂH” adıyla işaret edilen’i tanımaya yeterli değildir!
“Hakikati” yaşayabilmek, ancak “İlm-i Ledünn” ile mümkündür...
Zira, İlâhî sıfatlarla tahakkuk, ancak “İlm-i Ledünn” ile mümkündür!
Şayet tasavvuf lisanı ile açıklamak gerekirse, kendini Esmâ boyutunda, Sıfat boyutunda ve Zât boyutunda tanıyabilmek ana hedeftir ki; bu da ancak gidilecek noktanın ne olduğunu idrak edip, onun gereğini yaşayabilmek ile mümkün olur.
Bunun için de ilk hedef “ALLÂH” İsmiyle İşaret Edilen’in ne olduğunu öğrenmek, anlamaktır!
Yolculuk ALLÂH’tan başlar ve ALLÂH’la, ALLÂH’a olursa son derece kısalır!
Netice olarak şunu belirtelim ki, âlemleri tanıyarak ALLÂH’a ermek değil; “ALLÂH” ismiyle işaret edileni tanıyarak, O’nun bakışıyla âlemlerini seyretmek ana gayemiz ve hedefimiz olmalıdır.
Aksi hâlde tüm ömrümüz âlemler içerisinde geçer gider ve neticede “hicap”ları aşamaz, “perdeli” olarak bu dünya yaşantısından geçer gideriz!
ALLÂH, sürekli tefekkür içinde yaşamayı; “ZAN”lardan kurtulup, gerçeğe ermeyi; ilâhî hakikatler ve vasıflarla tahakkuk etmeyi takdir etmiş olsun bizlere!
AHMED HULÛSİ
14 Kasım 1989
Antalya