Bu yüzden de;
“Sen düşündüğünü açığa vursan (veya gizlesen); (bil ki) kesinlikle O, Sırr’ı da (şuurundakini de) Ahfa’yı da (onu meydana getiren Esmâ mertebeni de) bilir!” (20.Tâhâ: 7)
Çünkü dışardaki veya ötendekine dua etmiyorsun!!!
Fâtiha’da dahi Mâlik’i veya Melik’i okunuşuyla gene bu noktaya işaret edilmektedir ki;
“İkra’ Kitabek* kefa Bi nefsikel yevme aleyke Hasiyba;”
“OKU yaşam bilgini (kitabını)! Bilincin bu aşamada, yaptıklarının sonucunun ne olduğunu görmeye yeterlidir.”(17.İsra’: 14)
Âyeti bu sırra işaret etmektedir. “Hasiyb” ismi Esmâ’dan olarak Rubûbiyet mertebesinde varlığında yer almaktadır, holografik gerçeklik doğrultusunda. Ötedeki tanrıya değildir hesap yani! Hakikatindeki “ismi ALLÂH olanın Melikiyeti”ne hesap verirsin “yevmidDİYN”-“DİN GÜNÜNDE”... İstersen çok asırlar sonrasına at bu “din günü”nü!
Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya başladığında, “B-ismi-ALLÂH Rahmân ve Rahıym”dir; yani “Hakikatim ismi ALLÂH olanın Rahmâniyet ve Rahıymiyetiyle açığa çıkmaktadır her an” demektedir ehli hâl!
Salât (namaz) bu gerçekliğin yaşanmasıdır işte!..
“Âyet’el Kürsî”de aynı gerçeklik dolayısıyla insanın hakikatinde bulunan ismi “ALLÂH” olanın mertebeleri ve özellikleri vurgulanmakta, bunların idrak edilip değerlendirilmesi istenmektedir. İnsanın uyuyan boyutuna karşılık, hakikatindeki asla uyumayan mertebeye dikkat çekilmektedir.
“KUL” (DE Kİ) diye başlayan âyetler senin onları okumanı isterken; esasen bu âyetleri “OKU”yabilene “Bunun anlamını YAŞA!” uyarısını ihtiva etmektedir...
Yani, bu dua âyetleri sana yukarıdaki tanrına yönel ve ondan yardım iste anlamında değil; senin varlığını ve hakikatini var kılan bu mertebelerin hakkını vererek ismi “ALLÂH” olana hakkıyla kulluk et, anlamındadır...
Elbette bizim anlayabildiğimiz kadarıyla. Kimseyi bağlamaz!
Ne yazık ki...
Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın açıkladığı ismi “ALLÂH” olanı insanlarla paylaşmaya çalıştım, anlayıp hissedebildiğim kadarının anlatılabilirliği ile; onlarsa kendi “ulu tanrı”larını update ettiler (güncellediler!) anladıklarıyla...
OYSA...
“Allâh yanı sıra tanrıya (dışsal güce) yönelme! Tanrı yoktur, sadece ‘HÛ’!..” (28.Kasas: 88)
Âyeti çok açık şekilde, ismi “ALLÂH” olana iman edildikten sonra, tanrılık kavramının düşünülmemesi gerektiğini vurgulamaktadır!
Kimileri varlıklarını yok etmediler, varlıklarının yok olduğunu idrak ettiler ismi “ALLÂH” olan indînde...
Kimileri de “tanrı” yaratıp onu kullandılar benliklerini yüceltmek, dünya âhiret ulusu olmak için!
Evet...
“Yok”luğunu ve var olanın yalnızca ismi “ALLÂH” olan olduğunu idrak edip İslâm Dini’ni kabullenenler, Hz. Muhammed’in getirdiklerini anlayıp o doğrultuda hazineyi bulmaya çalıştılar.
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup, işaret edilen sırları deşifre ederek; ismi “ALLÂH” olanı, kendi Esmâ’sıyla yaratmış olduğu âlemleri ve içinde yaşadıkları sistem ve düzeni “OKU”yarak, kendi özlerindeki sonsuz muhteşem hazineyi buldular!
Kimi de etraf ve dedikodu-gıybetle ömrünü tüketerek kulluğunu yerine getirip, bu dünyadan ayrıldı... Sürüden biri daha öteye geçti, Yunus’un deyimiyle!
6 Mayıs 2005
Raleigh – NC, USA