Mehtapda hayvan eti kalsa az zamanda tadı ve kokusu değişir.
İlk yarıda balıklar su yüzüne yakın olup yağlı ve güçlü iken, ikinci yarıda dibe kaçıp güçleri ve yağları azalır.
İlk yarıda haşerat yeryüzünde daha çoğalır ve yırtıcılar canlıları yemeye daha heveskâr olur. İkinci yarıda bunun tersi olur.
Ay’ın ilk yarısında dikilen ağaçlar çabuk büyür ve çok gelişir; ikinci yarıda ise dikilen ağaçlar zayıf olur veya kurur.”
Ay’ın çeşitli burçlarda doğuşunun hangi sahalarda getireceği faydalar hakkında da özetle şunları söylemekte “MARİFETNAME” sahibi Hakkı:
“Ay;
Koç burcunda doğduğunda her işe başlamayı güzel say;
Boğa’da olduğunda evlen, ticaret yap, bina yap;
İkizler’de doğduğunda gayrımenkûl al, ilim oku;
Yengeç’te iken haberleşmeye değer ver, müshil kullan, seyahate çık;
Aslan’da iken ihtiyaçlarını, giderecek kişiye arz et, ziraat, tamir ve hacamat yap;
Başak’ta iken yeni giy, dostlarla sohbet et ve ibadete ağırlık ver;
Terazi’de iken alış-veriş yap, sohbet eyle, Kur’ân dinle, devâlı nesneleri iç;
Akrep burcunda iken, temizlen, arın, yanlızlığa çekil, sükût edip iç âlemine dön;
Yay burcunda iken kan aldır, hamam ve traşı iyi say;
Oğlak burcunda iken kuyu kaz, toprakla uğraş, alış-verişi iyi say;
Kova burcuna geldiğinde vasıtalı olarak seyahate çık güzel yerleri gez;
Balık burcunda iken de deniz seyahati iyidir, ortaklık ticareti iyi olur.”
“Marifetname”de, gezegenlerin tesirinin hakikati bahsinde beşinci nevi’nde özetle şöyle demektedir İbrahim Hakkı Hazretleri:
“Yıldızlar meleklerin elinde mecbur ve muztardır. Melekler de Hak Teâlâ’nın emrinde boyun eğerler, itaat ederler. Hepsi onun iradesi ile ve kudreti ile harekette ve hareketsizliktedir.
Güneş, sıcak ve kurudur. Ay, soğuk ve rutubetlidir. Yıldızlar bu keyfiyetleri ile âlemde mutasarrıftır. Müneccim -astrolog- bu sözleri ile doğruyu söylemektedir. Ancak bütün işleri, yıldızlara bağlaması doğru değildir. Yıldızlar ancak Hak Teâlâ’nın izni ile bu tasarruflara yetmişlerdir. Yıldızlar ve tabiatların tesir ve tasarrufta rolleri vardır.
On iki burçta on iki melek vardır, yedi gezegen gece gündüz o burçların kapılarında dolaşıp hizmet ederler!”
Bu konuyu daha detaylı olarak anlatan İbrahim Hakkı, konuları geniş boyutlu görmek gerektiğini de belirterek tek bir bilimle çözülemeyeceğine işaret ederek şöyle der:
“Bu hakikati bu şekilde idrak etmek ne tıp ilmiyle, ne Hikmeti tabii ile ve ne de ahkâm-ı nücum -astroloji hükümleri- ile hâsıl olur. Ancak nübüvvet ilmiyle bilinir!..”
Günün hangi saatlerinde hangi işlerin yapılmasının uygun olacağını dahi astrolojik tesirlere bağlı olarak açıklayan Erzurumlu İbrahim Hakkı, bu konuda da şöyle der:
“Otuz beyt içinde nahs ve sa’d -menfi ve müspet saatleri- beyan ettim
İki âlemde bir bildim müessir zât-ı Mevlâyı
Fakat sebeplere bağlamış ednâyı hem a’lâyı
Eğer bilmek dilersen olduğun saat ne saattir
Hangi yıldız hükmeder ol dem nuhûset ya saadettir.”
Bu arada günün hangi saatine hangi yıldızın radyasyonu güçlüdür bunun hesabının nasıl yapılacağını öğreten beyitleri yazan Hakkı daha sonra şöyle der:
“Saat zamanlarını bir bir yedi gezegene ver gel
Olduğun vakte hangi gezegen gelirse hâkim onu bil
Zuhaldir -Satürn- nahs-ı ekber saati hem ağır olurmuş
Yeri yedinci felektir bina yap başlama hiç iş
Mübarek müşteridir -Jüpiter- sa’d-ı ekber saatini hoş bil
Bey ve şira, tezvic edip her şuğle ol mâil
Cihan Merihe -Mars- mahkûm olduğu saat hiç iş etme
Çünkü nahs-ı asgardır kan aldır kimseye gitme
Mübarek Şems -Güneş- hükmünde, taleb kıl cümle yârânı
Yeri dördüncü felektir ziyaret eyle sultanı
Zühre -Venüs- sa’d-ı asgardır o saat içtima eyle
Sohbet ve tatlı söz et güzel ses istima eyle
Utarid -Merkür- mümtezictir o zaman yaz nüsha hem mektup
Kitap oku ve okut, nakş et, hesab etmek olur mergub
Kamer -Ay- sa’d oldu bu gökte o saatte sefer hoştur
Ticaret, şirket, haber ve mektup göndermek hoştur
Yedi seyyare ahkâmı bu tertib üzere kanundur
Gel ey Hakkı bil o Hakk’ı ki, cümle hüküm O’nundur.”
Bedenin terkibi bahsinin ikinci fasıl, üçüncü nevi’nde ise Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şu görüşü anlatır:
“Allâhû Teâlâ’nın kudreti ile, ulvî ecramın -planetlerin ve burçların- süflî cisimlerde -maddi yapılarda- çeşit çeşit tesirleri daimî olduğundan, bütün halkın şekil, hâl, ahlâk ve tavrı henüz ana rahminde nutfe iken rast gelen baht ve talileri tesirlerinden meydana gelmiştir.
Ana rahmine nutfe vâki olduğu saatte, baba ve ananın talileri hangi işte ise, o, nutfenin zâtına tesirle nakş-bend, yani işlenmiş olur.
Mesela saadeti, şekaveti, anlayışlı, ahmak, bahil cömert, korkak, yiğit, sevgi, düşmanlık, hırs, kanaat, himmet ve alçaklık, fakirlik ve zenginlik, rahat ve rahatsızlık, yaşama ve yaşamama, cemâl ve kemâl, kelâl ve melâl her ne hâl üzere ise, o nutfenin zâtına tali olur.
Çünkü o nutfe ceninin cisminin levhi mahfuzudur. Levhi mahfuz ise bu âlemin mazharı, aynasıdır.
O hâlde saîd olan, o saadetini annesi karnında bulmuştur. Şakî olan da şekavetini anası karnından almıştır.
Nitekim Habib-i Ekrem (s.a.s) hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Saîd o kimsedir ki, annesi karnında saîd olmuş; şakî o kimsedir ki, annesi karnında şakî olmuştur!..”
Herkesin talinin tesirini remiz ve işaret ile duyurmuştur.
Halkın bütün şekil, sıfat ve mizaçları felekî vaziyetler gereğince rahimlerde ayrı olunca, eceli müsemmaları da mizaçlarına göre, orada muhtelif takdir olunmuştur.”
Aslına sadık kalarak günümüz Türkçesine “Marifetname”yi kazandıran Bedir Kitabevi’nin basmış olduğu nüshalarda nakletmiş olduğumuz bölümleri daha detaylı olarak okuyabilir, inceleyebilirsiniz. Diğer kitabevleri ise maalesef bu bahislerin önemini anlayamadıklarından, günümüzde lüzumsuz sanarak bazı bölümleri, türkçeleştirdikleri metinlere almamışlardır.
Mevzuyu daha fazla uzatmamak gayesiyle, muhterem İmam Azîz bin Muhammed Nesefî hazretlerinin yazmış olduğu “Zübdetül Hakaik” adlı eserinden alıntılar yapmayacağım. Esasen gününün şartları içinde bu konuları açıklamaya çalışan bu değerli din âlimi “Mebde ve Meâd” adlı eserinde çok teferruatlı olarak çeşitli hususları açıklamış, burçların ve Güneş sistemi içindeki yıldızların insanlar üzerindeki tesirlerini anlatmış, ölüm ötesine dair çeşitli hâllerden söz etmiştir. Çok geniş olan bu eseri daha sonra “Zübdetül Hakaik” adlı eserinde de özetlemiştir. Arzu edenler günümüz Türkçesine çevrilmiş olan bu kitabı da tetkik edebilirler.
İnşâAllâh Muhyiddini Arabî Hazretlerinin “Fütûhat-ı Mekkiye” adlı eseri de orijinaline sadık kalınarak Türkçeye kazandırılabilse; bu takdirde görülecektir ki, henüz günümüz insanınca anlaşılamamış ve idrak edilememiş pek çok gerçek, geçmişte yaşamış çok değerli âlimlerimiz tarafından tespit edilmiş, ancak günün şartları dolayısıyla ilmî olarak izah edilememiştir.
Gelelim şimdi ASTROLOJİ ilmine... İnsanın yapısı ile bağlantısına ve insanlar üzerinde tesir şekline...