“Âhiret”le İlgili Bazı Hadisler
Ölüm ötesi yaşama dair izaha çalıştığımız hususlardan sonra; bu hayata dair Hz. Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) neler anlatmış... Biraz da onları dinleyelim kendi ağzından. Bu bölümde naklettiğimiz hadisler, çeşitli hadis kitaplarından derlenmiştir:
Ebu Hureyre (radıyallâhu anh)’tan şöyle demiştir: Öteki beriki;
− Yâ Rasûlullâh, kıyamet gününde biz Rabbimizi görecek miyiz? diye sordular. Aleyhisselâtu vesselâm Efendimiz Hazretleri de mukabeleten;
− Ayın 14. gecesi rü’yete mâni hiçbir bulut yokken ayı görmek hususunda şek ve ihtilaf eder misiniz?.. diye sual buyurdu.
− Hayır yâ Rasûlullâh,denince tekrar;
− Rü’yete mâni hiçbir bulut yokken Güneş’i görebileceğinizde şek ve ihtilaf eder misiniz?.. diye sual buyurdu.
− Hayır yâ Rasûlullâh!.. dendi.
Bu arada Ebu Saidi Hudrî’nin rivayetinde de;
− Güneş’i öğle üzeri ve ayaz ve önünde hiçbir bulut yokken görmek için itişip kakışmaya, birbirinize zahmet vermeye hâcet görür müsünüz,şeklinde açıklama yapmıştı. Sonra buyurdu ki;
− İşte O’nu siz böylece apaçık göreceksiniz. Kıyamet gününde insanlar haşrolacak (yani bir araya toplanacak). Kıyamet gününde Nâs’ın Seyyidi benim, bu da bilir misiniz neden?.. Çünkü o gün Allâhû Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, evvelin ve âhirin hepsini dümdüz bir toprak üzerinde öyle bir sûrette cem edecek ki kendilerini çağıran çağırıcı, ayrı ayrı her birine sesini duyurabilir. Onlara bakan basar, ayrı ayrı her birine nüfuz edebilir.
Bu arada İbn-i Mesûd (radıyallâhu anh) Beyhakî’deki rivayetinde;
− Nâs haşrolduklarında, 40 yıl gözleri semâya dikilmiş olarak dururlar. Kendilerine hiçbir kimse tek bir kelime söylemez. Bu esnada Güneş başlarının ucunda kendilerini yakar ve berru fâcir herkes ter deryası ta boğazına çıkıncaya kadar hep bu hâlde kalırlar.
Ve nihayet Taberânî rivayetinde;
− Kıyamet gününde adam vardır ki ter kendisini boğacak dereceye çıkar. Yâ Rab cehenneme atmakla olsun bari beni rahatlandır, der. Hâliyle mahşer yeri tasvir edilir.
Bu arada Müslim’de şu izahat vardır.
− Halk o gün amellerinin miktarına göre tere batmış bulunacaklardır. Kiminin ter aşıklarına, kiminin dizlerine, kiminin böğürlerine kadar çıkacak. Kimini de ter (Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem Efendimizin mübarek elleri ile ağızlarını göstererek), gemliyecek (yani boğacaktır)!
Diyerek daha da açık ve tafsilâtlı anlatmıştır.
Bu arada Ebu Said Hudrî’den gelen rivayetle bu bekleyiş şöyle açıklığa kavuşturulur:
− Bu vukûfun (duruşun) azabı mümin hakkında o kadar hafifletilecek ki ancak farz namazlardan biri kadar sürecek.
Veya bir diğer rivayette;
− Güneş gurub için ufuktan sarkıp gurub edinceye kadar o gün mümin hakkında gündüzün bir saatinden daha kısa da olacak, müjdeleri de var.
İşte bundan sonra Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri “Her kim neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün” buyuracak.
Bu arada İbn-i Mesûd rivayetinde Hz. Rasûlullâh şöyle buyuruyor:
− Sonra gökten bir münâdî şöyle nida eder. Sizi yaratan, size sûret veren, size rızkını veren Rabbiniz iken dönüp başkasına ibadet ve muhabbet etmenize mukabil, ilâhî adaleti gereği içinizden her kulu taptığının ardına düşürmek değil midir?
− Evet öyledir!.. Cevabını aldıktan sonra,
− Her ümmet Dünya’da iken taptığının yanına gitsin! diye ilan edilir.
Bu arada Ebu Hureyre’nin rivayetinde de şöyle ilave var:
Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kullarından birini karşısına alıp;
“Ben seni tekrim etmedim mi? Evermedim mi? Mahlûkatımı sana teshir etmedim mi?” diye soracak. O da;
“Evet Ya Rab!” diyecek. Bunun üzerine O da;
“Sen beni vaktiyle unuttuğun gibi, ben de şimdi sana aldırmayacağım!” buyuracak.
Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri bir üçüncüsünü de karşısına alacak, bu kimse;
“Yâ Rab ben sana, kitabına, Rasûlüne iman ettim, namaz kılmış, oruç tutmuştum” diyecek. Hak Celle ve âlâ Hazretleri de;
“Haydi senin bu davana şahit ikame edelim...” buyuracak.
Derken, o kulun ağzı mühürlenip azayı bedeni aleyhine konuşmaya başlayacak... İşte bu münafıktır!.. Ondan sonra da biri şöyle nida eder;
− Herkes Dünya’da iken kime, neye inanıyor tapıyorsa onun peşine gitsin. Artık kimisi Güneş’in, kimisi Ay’ın, kimisi de diğer putların peşine düşüp gidecek.
Bu arada ashabı salip yani Haç’a tapanlar, salibleriyle; putperestler putlarıyla; her mâbudun âbideleri de kendi mabûdlarıyla beraber gider!
Nitekim İbn-i Mesûd rivayetinde;
− Onlara ibadet etmiş oldukları şeylerin timsali görünür, beraberce onlarla giderler. Nitekim:
− Siz de Allâh’tan başkasına ibadet ettikleriniz de cehennemi tutarsınız!.. buyurulur.
Ve böylece yalnız bu ümmet, içlerinde münafıklar olduğu hâlde oldukları yerde kalırlar. Bu arada Allâhû Teâlâ Subhanehu Hazretlerinin gayrına ibadet etmiş olanlardan, cehenneme atılmadık hiçbir kimse kalmaz!..
Nihayet fâcir olsun, hak üzere kalan ehli kitabın geri kalanı olsun, Allâhû Azze ve Cellehu hazretlerine ibadet etmiş olanlardan başkası kalmayınca, Yahudilerin birtakımı çağrılıp, kendilerine;
− Siz kime tapardınız? diye sorulacak.
− Biz Allâh’ın oğlu Üzeyir’e tapardık, diyecekler. Bunun üzerine onlara denilecek ki;
− Siz yalan söylüyorsunuz. Allâhû Teâlâ, hiçbir eş ve oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyiniz istediğiniz nedir? Onlar da;
− Yâ Rab pek susadık bize su ver, niyazında bulunacaklar. Bu talep üzerine;
− Haydi su başına gelmez misiniz? diye kendilerine işaret vâki olacak. Onlar da bir araya getirilip nârıcahîme doğru sevkedilecekler.
O Cehennem ateşi ki; onların nazarında yalımları birbirini kırıp geçiren serap gibi görünecek ve onu su zannedip bir diğeri ardınca ateşe dökülecekler.
Sonra Hristiyanların taifesi çağrılıp kendilerine;
− Siz kime tapardınız? diye sorulacak.