Din, Âhiret İşi Değildir!
9 - “Din âhiret işidir, onu orada düşünürüz” diyenlere gelince.
Esasen bu kitapta “Din”in tümüyle dünya hayatı için insanlara gerekli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Ölümle birlikte, artık insanın ebedî hayatı yönünden yapacağı hiçbir şey kalmamaktadır!..
Ölümü tadan, bedeni kullanmaktan âciz duruma düşen kişi, elindeki tüm imkânları yitirmiştir!.. Artık geleceği yönünden kendisine kazanç sağlayacak hiçbir fiili gerçekleştiremez. O an’a kadar elde ettiği ilim, o an’a kadar elde ettiği güç “enerji-ruhaniyet” ne ise, ondan sonra ebedî olarak sadece Dünya’da elde ettiği ile yetinmek mecburiyetindedir!..
Şimdi bir kişi düşünün...
“Ben Allâh’a inanıyorum. Rasûlullâh’a da inanıyorum. Dedikleri doğrudur. Şimdilik ben dünyaya çalışayım da, öldükten sonra da âhirete çalışırız. Her şeyin yeri ayrı, dünyada dünyaya, âhirette de âhirete. İnsana dünyada mekân, âhirette iman lazım” diyor.
Bu kişinin gerçekte ne dini vardır, ne de imanı!.. Ve ne de Allâh Rasûlü’nü kabulü söz konusudur!..
Çünkü, Allâh Rasûlü’nün söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştır!..
İman insana dünyada lazımdır, ki Allâh Rasûlü’ne inanıp onun dediklerini yapsın diye.
Öbür taraf denen ölüm ötesi yaşamda, zaten imana yer yoktur!.. Zira her şey ayân beyan ortada olacaktır!.. İnanılacak bir şey söz konusu değildir artık!..
Ayrıca Allâh Rasûlü’ne inansa, zaten davranışları değişik olacaktır!..
Bana inanıyorsan gelecekte şu tür tehlikelerle karşılaşacak ve şu uçurumdan aşağıya düşeceksin; onun için şu tedbirleri al da uçuruma yuvarlanma; diyen kişiye verilen şu cevap mantıkî midir:
“Ben sana inanıyorum. Uçurumdan düştükten sonra sana uyup gereken tedbirleri alırım elbette”!!!
Birisi uçurumdan düşmemek için zorunlu tedbirlerden söz ediyor; öteki düştükten sonra ben tedbir alırım diyor!!.
Bu mantığa karşı cevap vermek isteyen beri gelsin!..
Bir kere daha tekrar edelim.
Allâhû Teâlâ’nın vahyetmesi ile Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm) ölüm ötesi gerçekleri ebediyete kadar görüyor ve insanları ne tür tedbirler almak suretiyle kendilerini bu tehlikelerden koruyabilecekleri hususunda uyarıyor!..
Siz, ya inanıyorsunuz; ölüm ötesi tehlikelerden kendinizi koruyabilmek için gerekli tedbirlere başvuruyorsunuz; ya da aldırmıyor ve neticede o şartlarla karşı karşıya kalıyorsunuz!..
Her iki hâlükârda da ölümü tattıktan sonra yapabileceğiniz yeni bir şeye yer yoktur!.. Bu yüzden defalarca tekrar eder bir âyet Kur’ân-ı Kerîm’de;
“KEŞKE DÜNYA HAYATINA GERİ DÖNEBİLSEK DE YAPMADIKLARIMIZI YAPSAK. AMA BU OLMAYACAK BİR İŞTİR.”
Kişi, dünyada iken aklını kullanmak, dini anlamak, gereklerini tatbik etmek ve çevresindekileri bu konuda uyarmak durumundadır. Bunu dilerse yapar, dilerse yapmaz!.. Ve neticesine de kendisi katlanır!..
Sahip olduğun mal-mülk-para-koltuk-ünvan kısacası her şeyini, hatta bedenini bile terk edip gideceğin yepyeni bir yaşam şekli…
O ortamda huzur ve refah içinde yaşamak için şu tür çalışman gerekli diyen Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)!.. İnanıp onun dediği şekilde hazırlanmamışsan, mutlaka pişman olacaksın; ama ne çare iş işten geçmiş!.. Yok eğer hazırlanmış isen, gene içinde bulunacağın şartları kendin dünyada iken hazırlamışsın!..
Netice;
Rasûlullâh (aleyhisselâm) ölüm ötesi yaşamı değerlendirmiş bir kişi olarak sana; “Şu tür çalışmalarla anını değerlendir ki pişman olmayasın; aksi hâlde pişmanlığın o zaman sana fayda vermeyecek ve azaba düşmekten seni kurtarmayacaktır” diyor. Sen dünya hayatında iken ya söylenen şekilde, dünyada yapacağın birtakım çalışmalar ile kendini ölüm ötesi ebedî yaşama hazırlayacaksın. Ya da kendi kendini ebedî bir azaba atmış bulunacaksın!..
“…Allâh onlara zulmetmiyordu; fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.” (29.Ankebût: 40)