“El An” Ne Hâlde..?
Evet, o mutlak ve kesin gerçek, Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın açıklamasına göre şudur:
“ALLÂH vardı ve O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu!..”
Yani âlem, insan, varlık, melek, cin, ins vs. yoktu... Sadece Allâh vardı!..
Açıklamadan çıkan birinci mânâ bu!..
Ama aynı cümleden anlaşılan başka mânâlar da var elbette...
Hz. Âli’ye geliyor ve diyorlar ki; Rasûlullâh şöyle buyurdu...
“Allâh var idi, O’nunla beraber bir şey yok idi.”
Hz. Âli, bir an duruyor ve;
“El AN öyledir!..” diyor.
Burada açıklanmak istenen birinci mânâ; insan, âlem, varlıklar vs. yoktu, sadece “Allâh” vardı.
İkinci mânâ; bütün bunlar vardı ama olan şeyler O’nun dışında bir şey olmadığı için sadece “Allâh” vardır ve “el an dahi Allâh” var.
Üçüncü bir mânâ; yine sadece “Allâh” var, “el an” dediğine göre. “El an”da yani sonsuz sınırsız Allâh an’ı içinde, âlem, insan vs. bu görülen varlıkların hiçbiri esasında mevcut değil... Dünya, cennet, cehennem hiçbir şeyin kendine has orijinal vücudu, varlığı mevcut değil!
Burada bize düşen, meseleden fazla uzaklaşmamak için, en faydalı olan şey; bu şıklardan sadece birini tercih etmek değil, hepsinin de geçerli olduğunu idrak etmek.
Sapmalar, bu saydığım şıklardan sadece birisinin geçerliliğini kabul etmek yüzünden olur.
Çünkü gerek Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ı, gerekse O’nun vârisi olan kemâlât sahibi kişilerin en büyük özelliği, konuştukları zaman ifade ettikleri kelâmda, birkaç mânâ bulunmasıdır. Yani, bir tek cümle söylerler, ancak o cümleden çeşitli mânâlar çıkar.
Burada dikkat edilecek husus şu...
O anlatımdan çıkan birkaç mânâdan bir tanesi esastır da diğerleri doğru değil, değildir!..
Hangi boyutta hangi mânâları algılıyorsan, onların hepsi de o kelâmda mevcut...
Yani bir cümlede birkaç hakikate birden işaret edebilme özelliği mevcut... Buna “cevâmiül kelâm” yani kelâmında toplu olarak birçok mânâlar ifade edebilme özelliği deniyor. Hz. Rasûlullâh’a ve vârislerine ait olan bir özellik bu!..
Bir mânâyı, bir cümleyi söylüyor; o cümleden birkaç boyutta mânâ algılayabiliyorsun.
Önemi dolayısıyla tekrar ediyorum, burada şuna dikkat etmek zorunlu; bu mânâların sadece biri tercihe şayan değil; hepsi de geçerli!..
Önemli olan, hepsinin de ayrı ayrı geçerli olduğu boyutları müşahede etmeye çalışman... Yani işin incelik noktası burası!.. Şu mânâ mı, bu mânâ mı demek doğru değil!.. Zira her mânâ kendi boyutunda doğru!..
İşte bu nedenledir ki sen, bütün boyutları kavramaya çalış; ki o zaman meseleyi kapsayabilesin bütünüyle...
Şimdi Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın bu konudaki ikinci açıklamasına geçiyoruz.
“Nefsine ârif olan, Rabbine ârif olur.”
Yani, Rabbine ârif olmak istiyorsan, Rabbini bilmek istiyorsan; bu “Rabbim” dediğin şeyin ne olduğunu bilmek istiyorsan, önce “nefs”inin ne olduğunu bilmek zorundasın!..
“Nefs” dediğin şey ne?...
“Nefs” kelimesiyle işaret edilen anlam nedir?..
Bu kelimenin anlamı öylesine saptırılmış, öylesine çarpıtılmış; bir kavram kargaşasına uğramıştır ki; çok büyük bir ihtimal ile bu kelimenin gerçek anlamını bilmiyorsundur!
“Nefs”inin ne olduğunu bilmediğin sürece de Rabbini bilmene imkân yok!..
Peki... “Nefs”ini bilmediğin sürece ne hâldesin?..