Tasavvuf, Şuurlu İnsan İşidir!
Tasavvuf; aklı başında, şuurlu, yüksek tefekkür gücü olan üstün istidat ve kabiliyetli insanların konusudur!
Ağzından çıkanı kulağı duymayan mecnunların, psikiyatrik vakaların tasavvufla, hele hele Allâh’a erme gibi fevkalâde muazzam konularla kesinlikle bir ilgisi olamaz!..
“Nefsi” bilme; “Rabbi” bilme; “Melik”i bilme; “Allâh”ı bilme; “marifetullâh”ı bilme; Allâh’ın tüm varlıkta yürürlükte olan sistemini müşahede etme gibi sayısız ilimleri kapsamak, “Akl-ı küll” işidir en azından!..
Bütün bunlar, deli divanelikle, meczuplukla olmaz; şuurla olur!.. Hem de çok üst düzeyde bilinçle...
Birtakım adamlar görüyoruz ortalıkta, başıbozuk dolaşıyorlar!.. Birtakım düzensiz, şuursuz, saçma laflar ediyorlar!.. Biz de bunlara, vahdeti yaşıyorlar, meczuplar, hakikati yaşıyorlar, bilmem neyi yaşıyorlar diye nazar ediyoruz... Hiç alâkası yok!.. Mantıksal bütünlükten yoksun konuşmalar yapan Hakikat ehli yoktur!..
Zira Vahdet olayı, tamamıyla bir basîret, bir şuur olayı!.. Nerede basîret, şuur olayı, nerede bir deli saçması!..
Düşünün ki biri “Ben Hakk’ım” diyor, sonra ondan vazgeçiyor, dönüyor, “Ben basit, âciz bir kulum, ben bilmem neyim” diyor. Bunlar şuurlu ifadeler değil!..
Şuurunu, bütünüyle, aşırı şekilde bu konuya teksif etmekten dolayı, bu kişiye halkın “deli” demesi, delicesine bir çalışma içinde olduğu mânâsındadır!.. Yoksa, sistemsiz, saçma sapan şeyler söylemek değildir, delilikten murat...
Bir kişi, bu işin böyle olduğuna inanır, iman ederse; bunu böylesine yaşayabilmek için, bedenselliğinden, huylarından, şartlanmalarından kopabilmek amacıyla yoğun birtakım çalışmalara girerse; herkesin genel anlayışına ters düşen bu çalışmalara girmesi dolayısıyla de millet ona “deli” der.
“Yahu bu adam deli... Bunu terk etti, şunu terk etti” vesaire derler. Ama, halkın ona deli demeleri, deli olduğu anlamına gelmez!.. Nitekim, Rasûlullâh (aleyhisselâm)’a dahi deli demişlerdir, mecnun demişlerdir... Söylenir!..