“El Esmâ ül Hüsnâ” genel hatlarıyla doksan dokuz olarak anlatılmışsa da esas itibarıyla, detaylarıyla sayısızdır!
Algılanan veya algılanmayan her ne varsa, hepsi de bu “El Esmâ” (Allâh isimleri) ile dikkat çekilen özelliklerden meydana geldiği içindir ki; bu oluşturmaya “âlemlerin Rabbi” tanımlamasıyla işaret edilmiştir. “Rabbin” ya da “Rabbi” tanımlamaları ise, algılanan birimin oluşumunu meydana getiren “El Esmâ bileşimi - terkibi” anlamınadır.
“Bi-izni Rab” tanımlaması, ilgili birimin “El Esmâ bileşiminin o şeye elvermesi” durumunu anlatmaktadır.
“Bi-iznillâh” ise yerine göre iki anlama gelir... Ya “âlemleri yaratış muradına göre o işe elverişli Esmâ bileşimi” ya da “birimin oluşumundaki amaca göre Esmâ bileşiminin elvermesi”. Çünkü, Ulûhiyeti ile kendinden gayrı olmayan TEK’tir!
Bu TEK’lik anlayışı dolayısıyla, Kurân’ın vurguladığı önemli bir husus da şudur:
Her birim kendisinden açığa çıkanın sonucunu yaşayarak hayatına devam eder. “Ceza”, yapılanın karşılığı ya da anlatımımızla sonucu anlamındadır. Onun için de sık sık, “kendilerinden çıkanın sonucunu yaşayacaklardır, kullarına zulmeden bir tanrı yoktur” anlamında vurgulama yapılır.
“Herkese hakkı verilir”in anlamı, hangi amaçla, hangi işlevi ortaya koyması için yaratılmışsa, o yaratılış amacına göre hakkı verilir, demektir.
“Korunmak” ya da “Allâh’tan korunmak” şeklinde anladığımız “takva” olayı, “kişinin, yaratılmış olduğu ‘Esmâ’sı gereği elleriyle yaptıklarının sonucunu, kaçınılmaz bir şekilde yaşamak” durumunda kalacağı realitesi nedeniyle, hoşlanmayacağı şeyleri yaşamaması amacıyla, yanlış davranışlardan korunmasını tanımlamaktadır.
Kur’ân, işaret ettiğimiz üzere, gökteki tanrıdan yeryüzündeki postacı-peygambere aracı varlıklarla yollanmış yazılı bir kitap değildir. Rabbin’den yani hakikati olan “Esmâ mertebesi”nden bilincine inzâl olan (boyutsal açığa çıkış) Hakikat ve “Sünnetullâh” BİLGİ’sidir!
Kur’ân, “Ulül Elbâb” indînde, “teklif” görünümünde “tespit”ten ibarettir!
“KİTAP”, “Hakikat’i ve Sünnetullâh’ı içeren BİLGİ” anlamınadır.
“Hakikat BİLGİSİ” oluşu itibarıyla birimin, algılanan veya algılanamayan her şeyin “Hakikat”ini açıklarken; “Sünnetullâh BİLGİSİ” olması itibarıyla da, “birimin sonsuza dek içinde yaşayacağı boyutların varoluş ve işleyiş Sistem ve Düzeni”ni bildirmektedir.
İnsan, arzda “halife”dir... Bu hem dünya anlamına hem de beden anlamına değerlendirilir. Çünkü “insan” beden ötesi bir yapıdır; ve bedeni terk ettikten sonra da birçok “Bâ’s” oluşla yaşamına devam eder sonsuza dek.
İnsana yapılan teklifler, hep onun, kendini “Hakikat”iyle tanıyıp, bunun gereklerini yaşaması ve “Hakikat”inde bulunan özellikleri - kuvveleri keşfedip değerlendirmesi amacına dönüktür. Yasaklamaların ardında da hep kişinin kendini beden kabullenerek, ölümü tattıktan sonra hiçbir anlamı kalmayacak nefsanî zevkler uğruna kendisine verilen potansiyeli boşa harcamasını engellemek amacı gütmektedir. Çünkü mevcut potansiyeli, “Hakikat”ini keşfederek dünya ve ölüm ötesi yaşamdaki güzellikleri elde etmesi için verilmiştir.
Eğer bu çalışmamız Kurân’ı biraz daha iyi değerlendirmenize hizmet verdiyse, bunu nasip etmesinin şükründe aczimi itiraf ederim. Yaptığım iş kulluğumun zorunlu gereğiydi. Başarı yalnızca Allâh’ın lütfu iledir! Bu hizmetteki yetersizliklerimden, hata ve kusurlarımdan dolayı da bağışlanmamı niyaz ederim. Zira bir kulun Allâh kelâmını hakkıyla değerlendirmesi olanaksızdır!
AHMED HULÛSİ
25 Ekim 2008
North Carolina, USA