-16-

Ölümün soğuk nefesini hissettirdi yüz binlerle, milyonlarla insana; bir gece aniden...

Onbinlerle insanı bir anda çekip alıverdi yanına!

Âhiretlerini veripte satın aldıkları dünyalıkları çıkıverdi ellerinden!.. Belki imanları kaldı ellerinde, belki o bile değil!

Aniden geliverdi! Şimdi çok sevdikleri bile yanlarında değil!

Umutları vardı gece yatarken... Yarınları vardı... Yapacakları; hayalleri vardı...

Hepsi tuz buz oldu aniden!

Evsiz, ailesiz, üstsüz-başsız yüzbinler!

Hâlâ mı dünyalık için kavga... Hâlâ mı dünyalık için kırgınlık?

KARA BULUTLAR başladı çiselemeye!

İbret almayanların başına gelecek, daha büyük belâlar var herhâlde!

Anlayış özürlüler, kapsamını fark edemedi bu uyarıların:

“Biz, uyarıcıları gelmemiş hiçbir bölge halkını helâk etmedik. (Önce) hatırlatma olur! Biz haksızlık etmeyiz!(26.Şu’arâ’: 208-209)

“Biz bir Rasûl oluşturup (bâ’s edip) onunla uyarmadıkça azap yaşatmayız!..(17.İsra’: 15

 

 -17-

Ahmakların, Nebi ve Rasûl kelimelerinin anlamlarını farsça ve mecusi anlayışına dayalı göktanrıya bağlı peygamber kelimesiyle örtmelerinden beri; çok önemli bir sır ulaşılmaz derinliklerde kayboldu gitti!.. Bu yüzden de, uyarılar ve nereden geldiklerifark edilemez oldu!

Bâtının, özün, hakikatin, sistemin seslenişi; bir mekân veya kişiyle kayıtlanmaksızın aşikâr olduğunda, “Risâlet” işleviyle karşılaşmıştır o toplum ya da fert!

“RASÛL”ün uyarıcı; uyarıcının, RASÛL olduğunu; “Allâh seslenişine” aracılık ettiğini algılayamamışlardır anlayışı kısıtlılar!

“Nübüvvet” son bulmuştur; ama “Risâlet” yani “Allâh’ın uyarısı” kıyamete kadar devam eder... Buradaki “Risâletin” anlamı “Nübüvvet” değildir.

Dolayısıyla, Allâh uyarısı, o topluma veya ferde, daima, önceden bir isim veya resim altında ulaşır!

Bu, Dünya’daki her toplum veya fert için dahi böyledir. Bu uyarıyı önemsemeyenler ise, sonuçlarına çok acı şekilde katlanmak zorundadır!

“Eğer onlara daha önce azabı yaşatarak helâk etseydik, elbette şöyle derlerdi: ‘Rabbimiz; bir Rasûl irsâl etseydin de zillete düşüp rezil olmadan önce senin işaretlerine tâbi olsaydık.’” (20.TâHâ: 134

 

 -18-

RÜŞVET kangreni olmuş bedenler, bir de memurin muhakemat ile ilaçlara karşı dokunulmazlık kazanmışsa...

İnsanlar, hakları olan veya olmayanı RÜŞVET ile alabiliyor; para ya da güç-zor dilediğini yaptırabiliyorsa...

Bu toplumdan yayılan düşünce dalgaları, kara bulutlardaki yıldırımların oluşmasına yol açan dalgaları üreterek; paratonerlik yapıyorlar demektir yeryüzünde! Doğa ve insan bütündür; sürekli birbirini etkilemektedir!

Dolu inerken, iyi-kötü ayırımı yapmaz tüm bölgeye yağar!

Batıdaki, depremden alır yaptıklarının karşılığını; doğudaki de başka şeylerden... Herkes ortaya koyduğu fiillerinin sonuçlarını yaşayacaktır!

Belâ nâzil olduğunda yapılacak iş, sabır; öncesinde ise, alabildiğine tedbirdir!.. Tedbir alabiliyorsan, bu takdirinde olduğu içindir! TEVEKKÜL[1] yazısını okuyunuz.

Her toplum, kendi seçimi olan başındakilerin, yönetiminin sonuçlarını ve güzelliğini yaşar! Toplum ağaçtır, yönetenleri meyvesi!

 

-19- 

Dün gitti, asla geri getiremeyeceksin!

Yarının neler getireceğini ise, hiç bilemezsin!

Yaşadığın an ise, sonraki süreçte ya cennetini, ya da cehennemini oluşturuyor!

Kavgayı bırak, sevmeyi öğren!.. Kayıtlamadan kayıtlanmadan!

Kayıt cehennemdir, anla bunu!

Farz varken, sünnetle kendini aldatma!.. Depremzedeler varken, paranı UMRE’ye harcaman vebaldir!

Karşındakine hizmetin Allâh’a kulluk; ona nefretin, Allâh’a isyan olduğunu fark etmeye çalış!

Biz bugün varız, yarın yokuz!.. Yarına ne eser bırakıyorsun arkanda, insanların seni anacağı; ve hayır dua edeceği?

 

 -20-

Bahane, gerekçe, vesile ne olursa olsun, 40 bin civarında insan uyudular ve bir daha uyanamadılar!.. Gözlerini açıp tekrar göremediler eşlerini, kardeşlerini, çocuklarını...

Tüm hayallerini umutlarını yitirmiş bir hâlde; yepyeni bir dünyada buldular kendilerini bir anda!

Yüz bin insan evsiz malsız mülksüz çırılçıplak ortada kaldı!..

Hayat böylesine acı gerçek ve ibretlerle bize bir şeyler anlatmaya kalkarken; hâlâ yarın elimizde olmayacak, hatta belki de geride kalanlara bile yaramayacak şeyleri biriktirmek için tüm zamanlarımızı harcar da; KESİN GİDECEĞİMİZ ortama zaman ayırmak suretiyle hazırlanmazsak; yemin ederim ki orada hiç acıyanımız olmayacaktır!

Hâlâ yarınların getireceklerini fark edemeyenler, algılayamayanlar, söylenenleri felaket tellallığı olarak niteleyenler; neye meydan okumakta olduklarının idrakında olmadıkları için, ummadıkları bir anda, çok üzüleceklerdir.



[1] Arzu edenler bu yazıyı “Sistemin Seslenişi 2” kitabından okuyabilirler.

6 / 33

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!