-106-
“İnsansı”lar şartlanma yollu ezberler gelen verileri ve doğruluklarını sorgulamazlar evrensel sistem içinde... Ölüm ötesi kavramları genellikle gelişmemiştir... Vahşi tabiatlıdırlar, en gelişmiş toplum içinde ve o görüntüde olsalar dahi... Bazen müslüman bazen ateist olurlar, ama iç dünyalarında insanlara hükmetme, eziyet etme, işkence etme duygusu hiç kaybolmaz. “Müslüman” görünürler ama “iman”la alâkaları yoktur; hayallerindeki kendi var ettikleri tanrılarına tapınırlar. Tanrıları uğruna da insanlara yapmadıklarını bırakmazlar!
Bir kısmı da yoğun şartlanmalı eğitim altında beyni yıkanarak yetişir... Düşünme ve sorgulamadan mahrum olarak, “İnsan” olmayı anlamazlar. Yasakçı zihniyete sahip faşist anlayışla yetişirler. Herkesi hükümleri altına alıp, herkesi kendileri gibi yaşatmak için her yola başvururlar! Fikir tartışmasına asla giremezler, çünkü ezberlediklerini tartışabilecek zihinsel derinlikleri yoktur! Yaşam dünyadan ve bedensellikten ibarettir onlar için.
“İnsansı”ların dünyasında en belirgin özellik, “ZORLAMACI” ve “HÜKMETMECİ” olmalarıdır...
Yaşamı boyunca cennetliklerin amelini işleyip; ölüme bir karış kala cehennemliklerin amelini ortaya koyup o hâl üzere ölenler de bu “insansı”lardır işte.
Bir mümine kâfir diyenin kendisi kâfir olur ve bu hâl üzere ölürse imansız olarak ölmüş olur.
“İslâm”ı anlamış ve “Allâh” adıyla işaret edilene iman etmiş olanlar, tasavvuf dünyasında görülen kemâl ehli zâtların “HOŞGÖRÜSÜ” ile yaşarlar ve asla dayatmacı olmazlar. Çünkü onlar “insan”dır.
-107-
Gül ve kaktüsü aynı materyalden dünyada yaratan “ALLÂH” adıyla işaret edilen; “İnsan” ile “insansı”yı da gene aynı dünya üzerinde aynı materyalden değişik şekilde var etmiştir!
Cehennemde ebedî yaşamak üzere “insansı”ları; cennet boyutunun varlıkları olarak da “insan”ları halk etmiştir!
Görünüşte, beden boyutu itibarıyla bu ikisi birbirinden farklı olmaz!
Hatta, zaman ve mekâna bağlı olarak, ortaya koydukları fiiller bile, karşımızdakinin, bunlardan hangisi olduğu hakkında kanaat oluşturmaz kolay kolay!..
Ancak, kişinin yapısındaki güçlü hayvansı-bedensel dürtüler, bilinç boyutuna kolay kolay yönelememe, taklit, aşırı hırs, hükmetme, eziyet etme; başkalarını düşünmekten, sorgulamaktan yani “insan” özelliklerinden uzaklaştırma ve taklide yönlendirme gibi vasıf ve davranışlar “insansı”lığa işaret olabilir!
İçinde bulunduğu ortam şartları gereği taklit yollu müslümanlığı benimsemiş; bu yolda, bilinçsizce aşırılığa kaçarak, insanlara hayvanca yönelmiş pek çok “insansı” mevcuttur!
Dünya’da, “İslâm” dinine leke sürmek isteyen, sayısız, provakatör ajan “insansı” da gene gözardı edilmemelidir.
Bunlar, “insan” olarak “İslâm”ı benimseyip kavramışlar için perdedirler, başkaları önünde.
“İnsan” olarak yaratılmamışlığın, devası da yoktur!
-108-
Yaşayan ölüler, vardır!..
Diyeceksiniz ki, bildim!.. Yok, öyle bildiğiniz türden bahsetmiyorum... Yani, “ölmeden evvel ölmüşlerden”,söz etmiyorum!
Bunlar bedenen yaşayan, şuurları sukûta ermiş olanlar!.. Yaşarken ölmüşler!
Kimi otuzunda, kimi otuz beşinde, kimi kırkında, kimi altmışında yaşıyor olmasına rağmen, ölmüşler!..
Sanki zombiler!
Zombiler gibi mezarlardan değil de, yataklarından kalkıyorlar sabahları!..
Kafalarında var olan tek fikir hırs!
Kimi para, kimi koltuk, kimi isim yapmak, kimi de seks aleti için yaşıyor yalnızca!
Bir gün bir yerlerdeyken, bir şey olmuş, ölü vermiş vicdanları; düşünme organları, “insan” yanları!
Bu hırs uğruna ezip, çiğneyip, vurup geçtiklerinin sızlattığı bir vicdanları da kalmamış!
Ne “Allâh”tan ayrı düşme korkuları kalmış, ne de “Rasûlullâh sevgisi” ve ebeden O’nunla beraber olma arzuları!
Tek amaçları daha fazla para, daha iyi yaşamak ve seks yapmak!..
Artık yalnızca kendilerini, bedenselliklerini düşünür hâle gelmişler bu yaşayan ölüler!
Artık kâr etmez onlara ne nasihat, ne bir dost!
Onlar yaşayan ölüler!..
Yaşayanlarınsa, imtihan soruları olurlar yalnızca!
-109-
Zor değil bu işler dostum...
Hatta kolay!..
Sadece, her şeyi dilediği gibi yaratan ve her an onlar üzerinde dilediği gibi tasarruf etmekte olan TEK bir SİSTEM bilincine iman et!..
Sonra, seyretmeye başla, o Sistem bilincini...
Evrensel SİSTEM bilincini...
Seyredebildiğin kadarıyla seyreyle kalp gözünle, tüm boyut ve katmanlarıyla, SİSTEMİ ve o SİSTEMDEKİ BİLİNCİN eserlerini...
Yerli yerinde bulursun o zaman her şeyi...
Cehennem seni yakmaz olur!.. Cennet seyrin olur!..
Sakın ola ki, bu evrensel SİSTEMİ, “ALLÂH” adıyla etiketleyip sınırlama...
Tüm algıladığımız ve algılayamadığımız evrenler ve Sistemler, “ALLÂH” adıyla işaret edilen indîndeki, sayısız “nokta”lardan yalnızca bir noktadır!..
“ALLÂH” adıyla işaret edilen, yaradılmış Esmâ bileşimlerinin kavrayışının ötesindedir!
-110-
Yaşadığımız Dünya üzerindeki hayat, ölüm ötesine göre saniyelerle ifade ediliyor. Tıpkı, yaşadığımız ve algıladığımız sürece göre, RÜYA süresi kadar!..
Peki, hiç durup, gerçekçi biçimde düşündünüz mü, bu yaptığınız kavgaların sonucunda, kırıp incittiğiniz insanlarla elinize ne geçti?
Olmayan tanrıyı mı sevindirdiniz?
Yoksa benliğinize bir pâye mi kazandınız?
Bunların hiçbir değer ifade etmediği boyuta geçtiğiniz zaman, bunlara acıyıp yanmayacağınızı mı sanıyorsunuz?
O ortam şartlarını ve gerçeklerini sorgulamayıp, ona göre hazırlanmayışınıza pişman olmayacak mısınız?
Dünya’da bağlanıp kopamadığınız her şeyden kopmanın, azabını tatmayacak mısınız?
“Ölmeden önce ölerek” cennet yaşamına geçmek için ne bekliyorsunuz?