-46-
Yaşlı bilge şöyle söylüyordu çevresindekilere:
− Söylediklerimin teker teker gerçekleşmeye başladığı günlerde; sizlerden çok çok uzakta olmayı istiyorum!.. İçine düştüğünüz şartlar altındaki hâlinizi görmeyi hiç arzu etmiyorum...
Çünkü buna katlanmak benim için çok zor olacak!
Maalesef, “Demişti” demenin ve pişmanlıkla geçmişi yâd etmenin o günlerde hiçbir yararı olmayacak!
-47-
Sormuşlar:
− Deprem sigortası yaptıralım mı; tevekkül mü edelim?
Cevap vermiş:
− Yarına Allâh Kerîm, hayırlısı olsun; deyip çalışmaktan vazgeçerek; geleceğe dönük bin türlü plan yapıp tedbir almaktan yüz çevirerek; hatta, daha abartılı şekliyle, tevekkül ediyorum deyip, yemek yemeyi terk ederek mi yaşıyorsunuz?
Yoksa bütün bunları yapıp; sonra da tevekkül sahibi olduğunuzu; kadere iman sahibi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Sistem gerçeğinin Allâh yaratısı olduğunu fark etmeyenler pahasını öderler! Mazeret ve cehalet geçersizdir!
-48-
Soruyorlar:
− Deprem, tanrının cezalandırması mı?
Tanrılarından cezalarını bulmuşlar; farkına belki öte boyutta varacaklar!
Allâh sistem ve düzeni ezelde yaratılmış ve dilendiği şekilde uygulanmaya koyulmuştur! Kimse bu sistem ve düzenin dışına çıkamaz ve bir yaprağı bile oynatamaz o sisteme karşı veya rağmen!
Herkes eliyle veya diliyle yaptığının sonuçlarını yaşayacaktır!
Sarımsak yiyenin ağzı gül kokmazmış!
Herkes amellerinin karşılığını alacak; paylaşımı kadarıyla paylaştıklarıyla beraber olacaktır!
Galaksideki iğne ucu yerini fark etmeyen ülke tanrıları kendi kullarıyla birlikte hak ettiklerini alacaklardır... Yaşlar da arada yanacaktır!
-49-
2000 yılının Şubat’ı acaba hangi tür depremlerle sarsacak bir yerleri ve zihinleri; sonrası nelere sahne olacak?
Neden önümüzdeki yıllara damgasını vuracak ülke Türkiye olacak ve hangi kadrolarla?.. 1930’ların zihniyetiyle mi; 2000’lere bakan beyinlerle mi?
Mehdi(!?)ler Şam’da toplanmış İsa’yı beklerken, insanlık acaba hangi beklentiler içinde?
İzmit, Gölcük, Düzce üvey evlat da Antalya has evlat mı?
İstanbul’u bitkin ve kaderini bekler gördüm!.. Anadolu mahzun...
Gece henüz yarılandı; elbette, Güneş’in doğuşu ardında!.. Yarasalar bunu istemese de.
-50-
Anlayışı sınırlı soruyor:
− Ama niye “kurunun yanında yaş da yansın” ki?
Nasıl anlatabilirim ve fark ettirebilirim...
Yağmur yağdığı zaman su altında kalmaktan hiç hoşlanmayanlar hiçbir şey yapamazlar; sığınacakları bir yer yoksa, ıslanırlar!
Denize düşenlere, deniz, istisna uygulamaz! Yüzmesini bilen, kendisini istisna kılar!
Deprem geldiğinde her yeri sarsar, istisna bölge tanımaz!
Sistemde istisnayı, ancak sen yaptığın çalışmayla; kendini o bölgeden uzaklaştırmakla sağlayabilirsin! Aksi hâlde bulunduğun ortamdakilerin içinde bulunduğu şartlara sen de tâbi olursun!
Kaçacak yerin yoksa, bulunduğun ortamın şartlarına katlanırsın! İyiyse iyi, hoşlanmadığınsa hoşlanmadığın!
Artık anlayın SİSTEM REALİTESİNİ!
Bu “ALLÂH” adıyla işaret edilenin yaratmış olduğu ‘‘DİN’’ adıyla bilinen ve ‘‘SÜNNETULLÂH’’ olarak işaret edilen SİSTEM ve DÜZENDİR; ki asla kimse için değişmez!
Hele evrende bir zerre olan Dünya üzerindeki zerrecikler için!