Ebu Bekr
Mekke’de çok sevilen zâtlardan birisi de Teym oğullarından Ebu Bekir idi... Cömert, güzel ahlâklı, bol bol ziyafet veren bir kimse olduğundan bütün Mekke halkı kendisini severdi... Çoğunlukla Haremi Şerife gelir ve burada kendisine ayrılan dairede oturarak gelen misafirlerini karşılardı...
Ebu Bekir, Efendimiz’den iki yaş ufaktı... Ayrıca Ebu Bekir ile Efendimiz’in yedinci batında dedeleri Ka’b oğlu Müre olarak birleşmekte idi... İki yakın DOST’tular... Birçok zamanları bir arada geçerdi... Bir defasında putların ve Kâbe’nin yanından geçerken Haremi Şerif’teki inanç mevzusu açılmıştı...
Efendimiz’e şöyle sordu:
− Ey Emin kardeşim; niye sen de diğer Kureyşliler gibi putlara secde etmez, bu tasvirlere hürmet etmezsin?
Efendimiz cevap verdi:
− Yâ Ebu Bekir, şu insanların ağaçtan, taştan yaptıkları putlara tapınmalarını bir türlü aklım almıyor... Bunların ne bir zararı olabilir, ne de faydaları dokunabilir... Elbetteki bizleri halkeden, rızkımızı veren bir Allâh olmalıdır!
Ebu Bekir de zaten aynı düşünceleri paylaşıyordu... Efendimiz’e şöyle cevap verdi:
− Benim de aklımdan aynı şeyler geçiyor! Fakat bilemiyorum ki, bizim aradığımız, bizi tatmin edecek o din nasıldır? Ancak mutlaka onun bir yolu olması lazım...
Efendimiz, bu mevzu açıldığı zaman düşünüyordu derin derin... Ebu Bekir devam etti konuşmasına...
− İşte bu yüzden de ben dahi, senin gibi düşünüyor, bu sebeple de şu putlara secde edemiyorum... Düşünüyorum ki, bizi halkeden Allâh’ın elbette sevdiği bir dini olmalı... Ancak bize bu mübarek yolu gösterecek olan elçisi var mı dünyada?..
Ve bu çeşit meseleler sık sık aralarında konuşuluyordu...
O zamanlarda Mekke çevresinde çeşitli mahallerde, senenin belirli aylarında panayırlar kurulurdu... Bu panayırların en meşhurlarından birisi de Ukaz panayırı idi... Efendimiz’le Ebu Bekir bu panayıra giderlerdi.